Sezen Aksu - Küçüğüm
Sezen Aksu - Geçer
Acıdan geçemeyen satırların cesedi, aslında bir günahın kemiğindeki iliğe gömüldü. Suçsuz, masum bir gece kefaretini ödeyebilirdi; lâkin hiçbir karanlık suçu üstlenemedi. Bir bedele tabii tutulan hataların affı için, riyâkar olmayan bir cefa çekmek gerekiyordu.
Bitmez sandığım gecelerin sabahına çıktığımda, zihnim geçmişin tomurcuklarında takılıp kaldı.
Ansızın verdiğim kararla bir gecede kaybettiğim adamın merhametli elleri kafamı tutarken, adım dudaklarında hayat buldu. Az önceki itirafımı duyup duymadığından bile emin değildim. Yüzünü yüzüme yaklaştırdığını hissettiğim sırada, dumandan fazlasıyla nasibini almış olmalı ki, yine birkaç kere güçlükle öksürdü. Hemen ardından nefes alıp almadığımı kontrol ederken, "Ada," diye seslendi bir kez daha. Sesi derinlerden geliyordu. Sızlayan gözlerimi aralamak için zorladığımda, yüzünü dumanların arasından hayal meyal seçer gibiydim. Yüzüne vuran alevlerin haşin rengi, yangının bulunduğumuz odayı esir almasına ramak kaldığını gösteriyordu.
Bir ilkyardımcı ciddiyetinde, aynı zamanda da seçmekte zorlandığım bir endişeyle, ellerini yüzüme yaslarken beni kendime getirmeye çalışır gibiydi. "İyi misin?" Ardı ardına öksürdüğümde boğazımda apayrı bir yangın vardı. Bir nebze de kendimde olduğumu anlayınca, "Tamam," dedi sakinleştirici bir tınıda. "Şimdi seni dışarı çıkaracağım." Başımı dikkatle yere bıraktığında, kolunu tutmak istedim ama kendimde o gücü bulamadım.
Ayağa kalktığı dakikalarda bir şey bakınırcasına içeride dolaşan adımlarını işittim. O saniyelerde salonun yerden tavana kadar olan camına ardı ardına yapılan sert darbelerin, koca camı paramparça ederek etrafa dağıtmasıyla ortamdaki hava hızlı bir geçiş yaptı. Ortamı bir anda oksijenle temas ettirmenin ne kadar doğru olduğunu bilmesem de, başka çıkış yolu olmadığını yaklaşan alevlerden biliyordum.
Çok geçmedi ki hemen yanıbaşıma geldi. Bir elini kalçamın hemen biraz altından geçirip, diğerini sırtıma yaslarken benimle birlikte kolayca doğruldu. Sırtımdan geçirdiği eliyle dışarıda kalan kolumu toplarcasına tutmak istediğinde, üstüne düştüğüm kolumun ağrısını hissetmem nedeniyle acı dolu bir inleme kaçtı ağzımdan.
"Yaralandın mı?" dedi saf bir endişeyle. Sanki bu benim hatam da, beni azarlıyor gibiydi. Sadece "Kolum," diyebildiğimde bir şeyler mırıldandı ama duyamadım. Benimle birlikte hareket ettiğini algılayabiliyordum. Kafamı sert göğsüne yaslarken kapalı gözlerimin arası volkan gibiydi. Dışarıdan gelen kalabalığın uğultusu, itfaiye ve ambulansların siren seslerine karışmış durumdaydı.
"Tamam, şimdi dikkatlice bana verin." Yabancı bir adamın sesini işittiğim saniyelerde, korkuyla, ondan taraftaki kolumu boynuna sımsıkı dolamıştım. "Bırakma," diye mırıldandım hâlsizce. Birkaç saniye sessizlik olduktan sonra, Ege'nin beni biraz daha sıkı tutarak bir yere indiğini hissettim. İtfaiye görevlisine ait olduğunu tahmin ettiğim yine o yabancı ses, "Yavaş, dikkatli olun," diyordu. Birkaç saniye sonra sabit kaldığında aşağı doğru indiğimizi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ
Teen FictionAdam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne. Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın. Sessizliğin alevinde yanan adamla, adamın küllerinde matem tutan kadının hikâyesi... Ne bir sessizlik bu kad...