10.BÖLÜM | GAY Mİ?

10K 581 283
                                    







Bana beklenti dolu bakışlar atan Ekin karşısında ne diyeceğimi bilememiştim.

"Hadi ama sadece bir sinema, zor değil." Ses tonu yumuşak, iknâ ediciydi. Zor bir şey olmadığını biliyordum. Fakat Ekin'le zaman geçirmek kulağa hoş gelmiyordu hiç. Garson siparişlerimizi getirdiğinde kısa da olsa üstümdeki baskıdan kurtulmuştum.

"Ee kardeşim ama olmuyor böyle, biraz hızlı," dedi Buğra bizim masaya yaklaşan garson çocuğa doğru. Çocuk elindeki bardakla bir o masaya bir bizim masaya bakarak "Kusura bakmayın, hemen geliyor." dediğinde Buğra'nın bir haltlar karıştırdığı belli olmuştu. Birine karşı asla ama asla böyle davranmazdı.

Ekin tek kaşını kaldırarak "Ada?" dediği sırada garsonun buzlu kolayı masaya koyarken Ekin'in üstüne dökmesi bir oldu. Ekin, sıçrayarak sandalyesini geri itip "Hay ben böyle işi," diyerek ayağa kalktı. Çoğu gömleğinin alt kısmına dökülmüştü. Pantolonu koyu renk olduğu için belli olmuyordu ama ona da döküldüğünü tahmin etmek zor değildi.

"Kusura bakmayın, bir anda elimden kaydı," diyen çocuk mahcup bir ifadeyle hâlâ ne olduğunu algılamaya çalışan Ekin'e bakıyordu. Kolumu masaya yaslarken bir dedektif misali Buğra'ya diktim gözlerimi. Hiç normal değildi. Umarım elinden kaymıştır diye kaçırdım içimden.

"Sorun değil," diyen Ekin sakin kalmak adına dişlerini sıkıyordu. Gömleğinin alt kısmından başlayarak düğmelerini açmaya başladığında gözlerim büyüdü. Burada soyunmayı düşünmüyordu umarım. Gözlerimi ondan kaçırarak kafede gezdirdim.

Ege kaşlarını çatmış, sinirle bu tarafa bakıyordu. Elini gelişigüzel havada sallayarak "Hop hop, yavaş gel!" dedi. Tekrar Ekin'e döndüğümde onu umursamadan gömleğinin bütün düğmelerini çözmüş olduğunu gördüm. Beni rahatlatan tek şey ise içinde gözüken siyah sporcu atletiydi. Gömleğini tek çırpıda çıkarıp sandalyesinin arkasına astıktan sonra, elini pantolonuna götürüyordu ki Buğra yerinden fırladı.

"Lan dur! N'apıyon sen hacı ya?" Ekin'i kolundan tuttuğu gibi sandalyesine oturttu. Gözlerim istemsizce Ekin'in kol kaslarına kayarken, "Kas gösterisi mi?" dedi Afra.

Ekin kol pazularını gösterircesine kollarını kendine doğru çekip açtı. Çok abartılı değil, kararındaydı. "Hoş değil mi?"

"Aa Ekin, sen böyle üşürsün," diyen Buğra oturdukları masaya doğru gitti. Biz ne yapacağına bakarken biraz sonra elinde kot ceketiyle geri döndü. Ceketi Ekin'in sırtına bırakıp kollarını örterken, Ekin çırpınıyordu.

"Üşümüyorum ben," diyerek ceketi çektiğinde, Buğra tekrardan zorla üstüne örttü.

"Üşürsün üşürsün, sen anlamazsın şimdi." Ekin pes etmiş olmalı ki omuzlarını düşürdü. Buğra, Ekin'in yakalarını düzelttikten sonra toz varmış gibi elinin tersiyle birkaç kere silkeledi. "Çok da yakıştı," dedikten sonra masalarına döndü.

Ekin dilini ağzının içinde yuvarlarken sabrının son demlerini yaşadığının farkındaydım. "Sen karşılıksız bir şey yapmaz mısın ya," diyen Afra beni bu dertten kurtarmak ister gibiydi.

"Siz bilirsiniz," diye söylenerek ayağa kalktıktan sonra ceketi bir kenara bırakarak, gömleğini hızlıca üzerine geçirip çantasını omzuna taktı. "Yardım isteyecek başka birilerini bulursunuz artık." Tam masadan ayrılmak üzereydi ki kolunu tuttum. Sanırım bu yapacağım şey, Beril'e tüm okulun önünde diz çöktürmeye değerdi.

Umut dolu baktı gözlerimin içine. Sinirden yanağımın içini dişleyip gözlerimi kaçırarak başımı salladım. Bu bile fazlaydı bence.

"Süper," dedi bir anda sanki az önce gitmek için hazırlanan o değilmiş gibi sandalyesine geri oturararak. Çantasını umursamadan yanındaki boş sandalyeye sertçe attıktan sonra garsona doğru el salladı. "Ben bir buzlu kola daha alabilir miyim?" Sandalyemde arkama yalsanarak kollarımı göğsümde birleştirdim.

KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin