17.BÖLÜM | ● KÜL KUYUSU

6.2K 548 760
                                    

Barış Kadıoğlu - Bir Adam Düşün

"Olur ya;
Hâlledemeyiz bazı şeyleri,
Birçok şeyi de mahvederiz,
Ağlar, sonra el ele tutuşur beraber güleriz.
Sen yine de her koşulda yanımda ol." (Alıntı.)

      Ben, senden gitmeye yeltenebilecek en ufak bir hissiyatı söküp attım artık içimden sevgilim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

      Ben, senden gitmeye yeltenebilecek en ufak bir hissiyatı söküp attım artık içimden sevgilim.

Göğsüne yaslı omurgalarım ısındı, öyle ki bir an eriyip yok olacağımı sandım. Heyecanımın körüklediği bu değişik hâllerim, onu nabzımda yaşattığımın en büyük kanıtıydı. Ilık nefesi çağlayarak ensemden başlayıp boynuma doğru yol aldığında, dişlediğim dudağım can çekişiyordu. Ağır bir hareketle ona doğru dönerken biraz çekindim, biraz utandım. Elinde tuttuğu şeyin varlığını net olarak seçemezken az ileriye yavaşça atmasıyla, bahçe aydınlatmasının sınır çizdiği o alanda bir kask görünmüştü.

Saniyeler sonrasında yüz yüze baktığımızda, sol yanağına sıçrayan ayın teni gözümü kamaştırdı. Elimi istemsizce kapüşonlumun şapkasına götürerek çekiştirip, başımı hafif yere eğdiğim sırada belli belirsiz gülüşüne rastlar gibi oldum. Gözlerinin içinde evrenin sınırlarını zorlayan bir yıldız vardı. Elinin havalandığını hissettiğim saniyelerde şapkamı indirip, elini bozulmuş saçlarımın üzerinde aheste aheste gezdirdi. "Neden buradasın?" Ellerimi utançla yüzüme kapatırken sızlanmamak için direndim.

Ağzımda gevelercesine "Senin için," dediğimde kelimeler ufalanarak yok olmuştu. Yüzümdeki ellerimi tutup çektiğinde gözlerimi sımsıkı yumuyordum. Nefesi dışında hiçbir şey hissedemezken, merakla, göz kapaklarımı küçük bir aralıkla açıp baktım. Başını olası bir eğimle sağ omzuna yatırmış, tam seçemediğim gözlerini bana iliştirmişti. Elleri ise cebindeydi.

"Hım, peki niye?" dedi, sesinin gülümsediğini hissettim. Lâkin bundan çok emin değildim. Sanki benimle oyun oynarmış gibiydi. Kelimeler birer birer uçup gittiler zihnimden. Elinin tekini kaşla göz arasında cebinden çıkarıp, beni belimden tuttuğu gibi kendine çektiğinde sert göğsüne yapıştım. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki başım dönmeye başladı. Neredeyse burun burunaydık. "Bunun için olabilir mi mesela?" Gözlerimiz birbiriyle dans ediyordu. Diğer elini de cebinden çıkardığını, belim iki kolu tarafından sarıldığında anladım. "Ya da bunun?"
Karşısında tam olarak ne yapacağımı hiç bilemiyordum.

"Bunun için," deyip boynuna hakiki bir özlemle sarıldığımda hislerime uymamın en doğrusu olduğunu biliyordum. Çünkü aklım aynı çerçeve camının kuytusunda gözardı edilen bir detaydı. Karanlık bizi içine alıp sakladı. Varlığının ebedi menfa edildiği içim ona her sarılışımda bir hoş oluyordu. Kulağının kıvrımlarından dökülen boşluklara "Geç kaldığım her şey için özür dilerim," diye fısıldadım.

Geçmiş, küllerin içinde alev aldı. Süregelen pişmanlığım, her kollarının arasına girdiğimde, mahcubiyetle harmanlanarak bir kıymık gibi zihnime batıyordu. Kesip atmak istiyordum. Kana bulanmış ilmekleri ateşle boğarak yok etmek istiyordum. Silmek istiyordum...

KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin