Tek canla hayatında level atlamaya çalışanlara selam olsun sjsjjshj
Bir de bölümleri erken saatlerde beklemeyin, bilen bilir, genelde geceye yakın veya gece gelir.
Geceye meftundu kırık dökük duygularım.
Ayrılık kokusunun nüksettiği hazan mevsimini taşıyan bir yaprağın oradan oraya savruluşu göz bebeklerimin takibindeydi. Sert bir rüzgâr saçlarımı hırçınca yüzüme savurduğunda, bir iki tutam kirpiklerimi sıyırdı geçti. Çekme gereği duymadan gözlerimi kapatıp açtım. Tiz uğultusu kulaklarımdaydı.
Sonbahardaydık.
Papatyaları uğurlayan mevsim.
"Ada." Koluma dokunan elle irkilirken gözlerimi ona doğru çevirdim. "İyi misin?" Karanlıkta parlayan koyu kahve gözleri sorarcasına baktığında başımı salladım. Durgunlaştığımı fark etmişti ama bana bir iyilik yaparak sormadı. Elindeki kaskı uzattığında hızlıca alıp başıma geçirdim. O çoktan kendi kaskınını takmıştı. Uzun bacağını kolaylıkla motorun diğer tarafına atarak yerleştiğinde bakışları beni buldu. Onu bekletmemek adına omuzlarından destek alarak arkasına oturdum.
"Hazır mısın?" diyerek omzunun üstünden hafif bana doğru döndüğünde kafa sallayışımı görüp motoru çalıştırdı. Kollarımı sıkıca beline sararken gözlerimi kapattım. Kulaklarım uğulduyor, rüzgâr asice yüzüme çarpıyordu.
Biraz sonra trafiğe karıştığımızda, Buğra'nın arabalara makas atarak ilerlemesi beni korkutmak yerine heyecanlandırıyordu. Hemen önümüzdeki kırmızı arabanın dibinden geçtiğimizde bir şey dedi ama duyamadım. Kalabalıktan ayrılıp tenha caddeye girdiğimizde hızı biraz daha artırdı. Artık ellerim ve belim ağrımaya başlamıştı. Gelen seslerle yaklaştığımızı hissedebiliyordum ama kafamı kaldırmak yerine motorun durmasını bekledim.
Buğra yavaşlayarak motoru durdurduğunda ellerimi gevşeterek doğruldum ve kendime gelmek amacıyla hafif iki yana açıp esnedim. Buğra çevik bir hareketle motordan indiğinde, sol ayağımın yere tam bastığından emin olduktan sonra diğerini de çekip yere indim. Bacaklarım uyuşmuştu.
Sekiz on kişinin olduğu bir grup topluluk az ilerimizde bir yuvarlak oluşturmuştu. Buğra'nın ayakları yönünü bilircesine hareketlendiğinde yerimde durmaya bir son vererek onu takip etmeye başladım. Gözlerim merakla insanların üstünde dolaşırken, yoğun bakan bir çift kirli maviyle göz göze geldim. Alevlenen bakışları sorhoş ediciydi. Şaşkınlığımın kısa sürmesini umarak gözlerimi kaçırdım. Bu kadar tesadüf olamazdı.
Altındaki siyah kot pantolonu ve üzerindeki siyahlı kırmızılı motorcu montu ile oldukça havalı duruyordu.
Ayak seslerinden olsa gerek ki merakla üstümüze çevrilen bakışlar soğuk duruşumla hemen yanımdaki Buğra'ya dönüyordu. Çoğu zaman çekilmez ve itici biri olabiliyordum. Sınırlarım vardı; birileri tarafından kurtulmayı beklerken git gide içinde boğulduğum.
"Yok artık," diyen Afra'nın sesiyle başımı çevirdim. Gözlerimiz çakıştığında ifadelerimiz kendinden ödün vermiyordu. Aramızda sürüp giden bu anlamsız nefret garip bir hâl almaya başlamıştı. Ege yanındaki Afra'ya kaş göz yaptığında, Afra'nın göz devirdiğini gördüm. Birlikte bizden tarafa doğru adımlamaya başladıklarında aramızdaki mesafe gittikçe azalıyordu. Tam önümde durduğunda ellerini cebine sokarak gözlerime baktı.
"Tesadüfün böylesi."
"Bence bizi takip ediyorlar," diyen Afra, kollarını göğsünde bağlayarak alttan bir bakış attı Buğra'ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ
Fiksi RemajaAdam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne. Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın. Sessizliğin alevinde yanan adamla, adamın küllerinde matem tutan kadının hikâyesi... Ne bir sessizlik bu kad...