Ferah Zeydan - Yanlışız Senle 🌹
Bazen kazançlarınız avuçlarınızın arasından kayıp gittiğinde, onu bırakanın siz olduğunuzu, aslında parmaklarınızı sımsıkı kapatabileceğinizi fark ettiğinizde anlarsınız. Kaybetmekle vazgeçmek arasındaki o ince çizgi, ruhun damarı gibidir. Oradan takviye edilen her bir umut çizginin rengini belirler. Öyle kolay değildir her zaman, 'Ben yaptım,' deyip de hatayı kabullenmek...
Kaçımız vicdanımızla yüzleşebilecek kadar cesaretliyiz ki?
Ben, avuçlarımı açmayı tercih ettim. Kaybettiğimi sandığım her ne varsa aslında onlardan vazgeçmiştim.
Açık renkteki kot pantolonumun düğmesini ilikleyerek, birkaç adım önümdeki boy aynasında şöyle bir baştan aşağıya süzdüm kendimi. Sanırım yine biraz kilo vermiştim. Üstümdeki yarım tişörtün açıkta bıraktığı göbeğim oldukça düz gözüküyordu. Elimi karnıma doğru uzatarak, tam göbek deliğimin üzerindeki metal pircinge götürdüm. Uzun zamandır aklımda olan bir şeydi ve Buğra'nın kulağını deldirdiği gün ben de fırsattan istifâde ederek bunu yaptırmıştım.
Yatağımın üstündeki kol çantamı alıp, sessiz olmaya özen göstererek odadan çıktım. Sabahın oldukça erken saatleriydi. Sadece birkaç saat uyuyabilmiş olmama rağmen bedenimdeki dinçlik beni mahvediyordu. Dış kapıyı açıp, asansör yerine merdivenleri tercih ederek sakin sakin inmeye başladım.
Apartmandan dışarı çıktığımda sabahın serinliği bedenimin tüm çıplaklığına akın akın değdi. Hava yeni aydınlanmış olmalıydı. Eskiden tam da bu saatlerde koşuya çıkardım. Bahçede ilerlerken, bir türlü geçmişten ileriye gidemedim. Sahil tarafına doğru yöneldiğimde, içimin o yanı karşılaşma ihtimâliyle yanıp tutuşuyordu. Koşmadım ama her adımımın ona çıkma ihtimâliyle yürüdüm. Kulağımdaki kulaklık ise geçmişin sahnesine en iyi figürdü. Fakat artık şarkım, Biz Senle'ydi. Hiç bıkmadan, usanmadan dinliyordum.
Uzaklara uzaklara bakarken, az ilerideki, bankın önünde duran motora yaslanmış bir adam belirdi. Duruşundan bakışına kadar Ege'ydi. Ama gözlerimi kapatıp açıncaya kadar yok oldu. Ayaklarım olduğu yere mıh gibi çakılırken, bir hayalden ibaret olduğunu yeni yeni anlıyordum. Zihnimin en kötü oyunu olabilirdi. Bacaklarım hareket konusunda itaatsizlikte ısrarcı olsa da o banka doğru yürüdüm. Hani her sahnenin bir perde arkası vardır ya, genellikle güldürür. Bizimkisi hiç güldürmedi...
Banka oturup arkama yaslandığımda, kulaklıklarımı çıkarıp avcumda topladım. Burası, Ege'yle ilk kez birbirimizi gördüğümüz yerdi. Her şey tam burada başlamıştı. Peki birbirimizi hiç görmeden geçip gitseydik, yine de karşıma çıkar mıydı? O gün başımı kaldırıp da bakmasaydım yüzüne, hâlâ bir yabancı olabilir miydik birbirimize? Kendi kendime kafamı iki yana sallayarak burukça denize doğru baktım. Her şey ne de çabuk eskiyordu. Daha dün gibiydi, elini çeneme yaslayarak gözlerini gözlerime mühürleyişi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ
Novela JuvenilAdam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne. Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın. Sessizliğin alevinde yanan adamla, adamın küllerinde matem tutan kadının hikâyesi... Ne bir sessizlik bu kad...