30.BÖLÜM | ● ACININ RIHTIMI

4K 361 555
                                    


Gülşah Tütüncü - Hazan Vakti

    Ben düşerdim, sen dizlerinin üstünde yanıma gelirdin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

    Ben düşerdim, sen dizlerinin üstünde yanıma gelirdin. 'Acıdı mı?' diye hiç sormazdın, çünkü bütün düşüşlerimin yerini de acısını da bilirdin.

   Ben yorulurdum, sen her ne yapıyor olursan ol ellerimi sımsıkı tutardın.

   Ben ağlardım, sen hep ama hep beni güldürürdün.

   Öyle dolu dolu ağlayan bir çocuk olmadın ama bilirdim; düşüşlerini benim düşüşlerime ilikleyerek yaşardın.

   Sen, insanları gülerek yenerdin.

   Senin gülüşünü değil çalacak, bir minik tebessümüne el uzatacak kişinin karşında koca bir dağ olur ve seni ardıma alırdım. Tabi sen yine yanıma geçerdin ya...

   Biz birbirimizin gölgesine bile basamazdık ki kardeşim, kıyamazdık.

  Şimdi gülüşlerin soluyor....

  Sen, soluyorsun...

    Ölü bir güneş tan yerini ağartırken,  gecenin sancısından doğma kar taneleri gökyüzünün kızaran yanaklarından dökülüyordu. Aralık ayının haşmetli soğuğu bir anda titretecek bir hâl almıştı. Telefonu tutabilmek için gerilmiş parmaklarım ve sayfa kaydırmaktan uyuşmuş başparmağım yorgundu. Şimdi olduğu gibi günlerdir Buğra'nın hastalığı hakkında neredeyse her şeyi okumuş, makalelere göz atmış, bu hastalıktan kurtulmuş ve hâlâ tedavi görmekte olan birtakım kişilerin yorumlarını ayrı bir ilgiyle okumuştum.

Tam otuz beş gündür hastanedeydik. Buğra'nın kemoterapisinin aralıkları birkaç gün de olsa uzamıştı. Tabi bu süreçte epey zayıflamış, yüzü çökmüştü. Damarlarının üzerindeki enjeksiyon izlerinin artık canını acıtmaya başladığını biliyordum. Okuduklarıma göre ileride damar bulma sorunu da yaşanabilirmiş. Değerleri sürekli olarak ölçülüyordu. Şu anlık her şey yolunda gidiyordu. Doktorumuz her ihtimâle karşı yine de bir donör arayışı içinde olursak iyi olacağını söylemişti. Herhangi bir durumda hazırlıklı olmanın o acı haklılığı bir tokat misali yüzüme çarptığında iliklerime kadar titremiştim. İlk duyduğumda ürpermiş, ağlamıştım. Artık bu konuda öyle hassaslaşmıştım ki, dokunsalar ağlayacak hâle gelmiştim.

Aynı kandan olan kardeş bile yaklaşık %25 ihtimalle donör adayı olabilirken, pek tabi yakınlık azaldıkça bu oran da gittikçe azalıyordu. Ufacık bir şans için de olsa ilk defa Buğra'yla aramızda kan bağı olmadığına üzülmüştüm. Hepimiz sırasıyla gerekli kan testini vermiştik ama maalesef aramızda dokusu uyuşan kimse olmamıştı. Buna Araf amcalar ve Timur amcalar da dâhildi. Utku'nun bile donör adayı olabilmek için kan verdiğini görünce ona karşı buzlarımı eritmiştim. Tanıdığım kişilerle bu donör meselesini konuşuyor, olabildiğince çok kişiden gelip kan vermesini istiyordum. Fakat şimdiye kadar herhangi bir uyuşan olmamıştı.

KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin