"Yağız amca, tam 5,5 cümle kurdun. Sence de kendini aşmadın mı?" Babam koltukta arkasına dönerek hemen sağımda oturan Buğra'ya göz attığında Buğra hemen toparladı. "Ama bu çok iyi bir şey. İstersen saatlerce konuş ben dinlerim. Maşallah diyelim de nazar değmesin, öyle değil mi Ada?" Kolumu dürtüklemesiyle kafa salladım, fakat boş bir onaylamaydı.
Okulun hemen önündeydik ve babam birkaç uyarı dolu cümleler kurmaktan geri kalmamıştı. Buğra da bundan mütevellit sıkılmış, bir an önce bitsin istiyordu.
"Hadi gidin," demesiyle birlikte Buğra'nın kapıyı açarak kendini dışarı atması bir oldu. Bense onun aksine birkaç saniye daha kalıp öyle dışarı çıkma girişiminde bulunmuştum. Arkamı döndüğüm sırada "Ada," diye seslenmesiyle belli belirsiz duygularımın ağırlıyla dolup taşan gözlerim onu buldu.
"Ceza falan yok, ben seni cezalandıramam." Lacivert şort eteğimin önünde birleştirdiğim ellerim üşüyordu. Bir adım daha atarak gölgesini üzerime düşürdüğünde, beni kendine çekerek kafamı göğsüne bastırdı. Derin bir iç çektim, benim babam böyleydi.
"Unut gitsin tamam mı?" diye fısıldadı saçımı öperken. Kızgınken bile kızamazdı.
Onun tek derdi, kaybetmekten korkmasıydı.
Kendimi geri çekerek "Seviyorum," anlamına gelen hareketi yapmak üzere, elimi sol göğsümden sağ belimin yarısına gelecek kadar çaprazca indirdim. Onu fazlasıyla biliyordum, açıklamalarına gerek duymuyordum.
"Vallahi Türk filmi kavuşma sahnesi part iki. Birazdan göz pınarcıklarım dolup taşacak yani." Buğra'nın her zamanki tatlığı üzerindeydi. Babama gülümseyerek bedenimi çevirdim. Bacaklarım ayaklarıma itaat ederek Buğra'ya yöneldiğinde sabırsızca beni bekliyordu.
"Yav yapmayın şöyle şeyler. Ponçik kalbim üzülüyor." Tam birkaç adım atmıştım ki önüme geçerek durdurdu beni.
"Ay yüzlüm gelmiş midir sence, hıh?" Dudaklarımı tanıdık ifadeyle büzdüm.
Cumartesi gecesi İzmir'den döndüğümüz günden beri konuşmuyorduk. Bir an Buğra'nın göz bebeklerindeki değişimi gördüğümde bakışlarını takip ettim. Saniyeler içerisinde okulun bahçesinden içeri giren Afra'ya doğru koşmaya başladığında, çok geçmedi ki adımları önce yavaşladı, sonra da yön değiştirdi. Araf amcanın arabanın içinden buraya doğru baktığını anlamasıyla, Afra için açtığı kucağını Ege'yle doldurmuştu. Kollarını sertçe sırtına vurduğunda Ege'nin kavisli kaşları göz kapaklarının çatısına düştü.
Afra babasının varlığını bildiği için Buğra'ya yandan bir bakış atmakla yetinerek yanıma gelmişti. "Günaydın," dedi hevessiz bir şekilde. "Ne yapıyor bu?" Omuz silkerek koluna girdim ve onu okul binasına doğru yönlendirdim.
"Bir an ev hapisi verecekler sandım," diyerek sitem ettiğinde ağır ağır merdivenleri çıkmaya başlamıştık. "Resmen gece gündüz Buğra konuşulur oldu evde." Gözlerimi büyüterek durumun ciddiyetini kavramaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ
Novela JuvenilAdam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne. Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın. Sessizliğin alevinde yanan adamla, adamın küllerinde matem tutan kadının hikâyesi... Ne bir sessizlik bu kad...