Ekin Uzunlar - Hüznün Gemileri
Mâzi, yarım ve tüm yorgunluğuyla iki adam arasında gürültülü bir sessizliklikle karşılanırken gözlerim büyümüştü. Babam oturduğu yerden sakince tek kaşını kaldırarak Timur amcaya baktı."Hastane?" Timur amca yıllar sonra kaybolan çocuğunu bulmuş gibi tuhaf bir tebessümle karşılık verdi. Gözlerindeki ışıltı sakallı yüzünü esir almıştı. Bir hayli heyecanlı çıkan sesiyle konuştu.
"Hani eşim, kızınızın elindeki pamuk şekerini istemişti." Durup babamın hatırlamasına izin verdi. Babam gözlerini kısıp dediği zamana gitmeye çalışırken, birden Akın amca da ayağa fırlayarak Timur amcanın yanına gitti. Kaşlarını kaldırıp, gözlerini benden çekerken gamzelerini ortaya çıkararak güldü.
"Lan yoksa seni gelini-" derken, Timur amca iri eliyle ağzını kapatarak konuşmasını tamamlamasına engel oldu. Akın amca ağzı kapalı olsa da hâlâ konuşmaya devam ediyordu fakat anlaşılmıyordu. Timur amca ona kaş göz yaptığında, Akın amca da onu taklit etti.
"Sanırım hatırladım," diyen babamla, Timur amca, Akın amcanın ağzından elini çekerek sakince bize doğru döndü. Az önceki tebessümüyle birkaç adım atıp babamla ikimizin olduğu koltuğa yönelip, beni dikkatle kenara ittirerek babamın dibine oturdu. Koltuğun kolçağına iyice yapışmış bulunmakla beraber, sıkışmıştım.
"Dünya nasıl da küçük be," diyerek babamın koluna dostça vurduğunda, daha fazla dayanamayarak ayağa kalktım. Çünkü biraz daha kalırsam Timur amcanın el kol hareketlerinden darbe alacaktım. Buğra'nın yanındaki boşluğa oturduğumda kaşları çatılan babamı seyrettim. Timur amcanın bir anda dostmuşçasına olan tavrı onu biraz germişti. Böyle şeylerden pek hoşlanmazdı.
"Doğru, küçük."
"Yalnız kaşlar dikkatimden kaçmadı, o zamanda böyle bakıyordunuz. Hiç değişmemişsiniz." Babam alt dudağını ıslatarak işaret parmağını burnuna sürttü. Gergindi. Buğra oturduğu yerde bana yaklaşarak kulağıma doğru eğilip fısıldadı. "Yağız amca, parçalayacak gibi duruyor." Babam ufak bir nefes vererek kaşını kaldırdı.
"Ben pek aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Önce siz, sonra oğlunuz." Cümlesinin sonlarına doğru sertleşen bakışları Ege'yi bulmuştu. Ege, rahatsızca kıpırdanmasına rağmen gözlerini babamdan ayırmadı. Buğra maç sunan spikerler gibi yine konuştu.
"Valla çok pis gömdü." Neyse ki sessiz konuşuyordu da kimse duymuyordu. Timur amca, böyle bir çıkış beklemediğinden olsa gerek ki biraz duraksadıktan sonra dirseklerini dizlerine yaslayarak ellerini sıkıntıyla ovuşturdu. Daha ciddi gözüküyordu.
"Bazı tesadüflerin önüne geçemezsiniz."
Araf amca, Buğra'ya bakarak sert bir ifadeyle konuşmaya başladı. "Ne geçemeyeceğim, gerekirse araya duvar örerim." Esin teyze omzunu ovalayarak sakinleştirmeye çalıştı. "Sakin ol canım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ
Ficção AdolescenteAdam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne. Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın. Sessizliğin alevinde yanan adamla, adamın küllerinde matem tutan kadının hikâyesi... Ne bir sessizlik bu kad...