6.BÖLÜM | ● MEYDAN OKUMA

4.6K 483 431
                                    

Selda Bağcan - Öyle Bir Yerdeyim ki🌹

      Beyaz rengindeki boya, pürüzsüz duvarın tenini sarıp sarmalarken üzerine sinebilecek en ufak leke her şeyi batırırdı. Üzerimize giymiş olduğumuz mavi tulumlar boyanın sıçramaması için bir kalkan görevi görse de, Buğra bir şekilde üzerime sıçratmayı başarıyordu. Bir ara ayağı takılıp boya kutusunu yere deviriyordu ki, son anda güçlükle kolundan tutabilmiştim. Şimdi de fırçasıyla aşk yaşayarak boya yapan Ekin'in arkasına geçmiş, duvardaki bir yeri işaret ediyordu.

"Güzel boya." Ekin, omzunun üzerinden arkaya dönerek elindeki fırçanın tersini gösterdi.

"Oğlum gidip kendi tarafını boyasana sen." Buğra sırıtıp, elini henüz kurumamış duvara doğru uzatarak Ekin'e anlık kalp krizi yaşattı. "Dokunayım mı?"

"Hele bir dokun bakayım, ne yapıyorum!" Birkaç adım geri çekilerek duvarı işaret etti. "Hadi buyur."

Buğra yüzünü buruşturarak arkasını döndü. "Iyy, sanki senin kötü boyanmış duvarına kaldım." Ekin yumuşak bir sesle, tıpkı trip atan sevgilisini ikna edermiş gibi konuştu.

"Tamam lan küsme, şaka yaptım." Buğra durup ona baktı. Yüzündeki ciddi ifâdesi saniyeler içerisinde gülmeye dönerken, hızla, Ekin'in az önce fırçayla geçtiği tarafa parmağıyla dokundu. "Al dokundum o zaman." Ekin bir ona bir de boyasının bozuluşuna bakarken önce şaşırdı, sonra sinirledi ve sonunda Buğra'ya bittin dercesine bakıp elindeki fırçayla koşmaya başladı. Kafamı çevirdiğimde Buğra'nın çoktan ortamdan toz olduğunu gördüm.

İkisinin paldır küldür koridorda koşturmasına şaşkınlık içerisinde bakarken, Ekin bir ara Buğra'yı köşede sıkıştıracak gibi oldu ama Buğra arkasındaki masanın üzerine çıkarak diğer tarafa geçti. Bir süre masanın etrafında koştururlarken Buğra üst kata giden merdivenlere yöneldi. Ekin de hemen onun peşinden, yürüyen merdivenin özelliğini yoksayarak, üçer dörder basamakları çıkmaya başladı. Kafamı iki yana sallayarak güldüm.

Başladığımızdan beri böyle komik bir döngü içerisinde olsalar da benden daha fazla çalıştıkları kesindi. Kapının içinde bulunduğu duvarı özellikle seçmemin tek nedeni, kapı dibinden karşı tarafı gözetlemekti. Ege hâlâ içerideydi ve ben özlemimden ölüyordum. Derin bir iç çekerek kapıyla bakışmaya devam ettim. İçeride onun olduğunu bilmek ruhuma iyi geliyordu. Birden kapı aralandığında ne yapacağımı bilemeyerek öylece kalakaldım. Ve evet, içeriden çıkan benim Ege'mdi. Ruhumun eti kemiği, kalbimin ritimlerini değiştirendi. Gözleri kısa bir müddet bedenimi teğet geçerken hasretle onu izledim.

Hızlı hızlı koridorun yarısına geldiğinde merdivenlerin olduğu tarafa dönmüş ve görüş açımdan çıkmıştı. Telaşla elimdeki fırçayı yere atıp üstüme aldırmadan peşinden koşturdum. Aşağı inen merdivenlerin bir basamağında öylece durmuşken aşağı kata inmek üzereydi. Bir yandan tulumumun kollarını indirmeye çalışırken bir yandan da onu gözden çıkarmamak için çabalıyordum.

Gösterişli bedenini her seferinde omuzları dik bir şekilde ileri taşırken bahçeye çıkmıştık. Bahçenin uzunluğu sayesinde onu gözden çıkarmayacağımı bildiğimden durup tulumumun bir bacağını çıkarttım. İnsanların garip garip bakmasını umursamadan, telaşla, diğerini de çıkartacakken dengemi sağlayamayıp kalçamın üstüne düştüm. Ah! Ağzımdan istemsizce bir inleme çıktığında, acısını hissetmeme kalmadan, ayağa kalktığım gibi tulumu bir kenara bırakıp Ege'ye yetişmeye çalıştım.

"Ege!" Bir an duraksar gibi olmasıyla aramızdaki birkaç adımı da kapatma fırsatı yakalamıştım. Artık sesimi tanıyordu. O yüzden sert adımlarıyla yoluna devam etmeyi tercih etmişti. Fakat aldırmadım ve hızla sol tarafında yürümeye başladım. "Biraz konuşabilir miyiz?" Durmadı, dinlemedi, yoksaydı. Gözleri sadece karşıdaydı. Burnumun ucundaki sızıyla "Lütfen," diyebildiğimde hâlâ bahçenin sınırları içerisinde ilerliyorduk. Bir anlık durarak bana dönmesiyle kalbim göğüs kafesimde deprem etkisi yarattı.

KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin