Bazı kelimeler eskiyordu, bazılarıysa daha hiç dudaklardan dökülmeden kirleniyordu.
İnsanların arasından sıyrılan bedenim, hem bir an önce kalabalıktan kurtulmak istiyor hem de biraz daha kalıp insanları seyretmek istiyordu. Bu belirsizliği seviyordum.
Bahçe kapısından içeri giren kişi tüm ilgimi ona vermeme neden olduğunda çekinme gereksinimi duymadan uzun uzun süzdüm. Ellerini ceplerine sokmuş, omuzları dik bir şekilde kusursuzca ilerliyordu. Merdivenlere yaklaştığında ilk adımı atmıştı ki, hissetmiş gibi birden duraksadı ve kafasını kaldırdı. Göz kapaklarının arasına sıkışmış olan mavi hareleri direkt beni bulduğunda gözlerimi bile kırpmadan bakışlarına karşılık verdim. Olduğu yerde kıpırdanıp sanki bu tarafa gelmek ister gibi bir hamle yapacağı sırada koluna biri dokundu. Afra'nın yanında olduğunu yeni fark ediyordum. Bakışları benden uzaklaşırken diğer tarafına döndü ve birkaç saniye sonra merdiveni birlikte çıktılar.
Onların içeri girmesinden hemen sonra kapıdan çıkan Buğra'yı gördüğümde sevinmiştim, beklemeyi sevmiyordum. Bana doğru yöneltilmiş adımları gideceği yeri bilirmişçesine hızlıydı. Yanıma geldiğinde elindeki kakaolu sütü uzatıp kendini yanımdaki boş yere bıraktı.
"Kantinde müdürle karşılaştım. Adam taktı bana," dedi sinirle karışık espirili bir sesle. Onu dinlerken sütün üzerindeki pipetin poşetini açıp, pipeti takarak sütümden birkaç yudum aldıktan sonra yanıma koyup ona doğru döndüm.
"Fazla disiplinli bir adam sadece." Sırıtarak, ellerini oturduğumuz bankın yüzeyine iki yandan bastırarak hafif arkaya doğru eğildi.
"O zaman bu sene delirecek." Güneşten kısılan koyu kahve gözlerini gökyüzüne dikti.
Şort eteğimin cebindeki telefonumu çıkarıp saate baktığımda dersin başlamasına on dakika kaldığını görmemle sütümü bitmesi için biraz hızlı içtim. Koluna dokunup telefonu gösterdiğimde acele etmeden doğruldu.
"Hadi gidelim," diyip ayağa kalktığında yürümeye başladı. Ben de aynı şekilde çantamı takıp, onu takip ettim. En sonunda biten süt kutusunu yol üzerindeki küçük çöp kutularından birine attığımda Buğra'yla aramızda fark oluşmuştu. Biraz hızlanarak yeniden ona yetiştiğimde merdivenleri çıkıyordu.
Birçok öğrenci gibi biz de kendi sınıfımıza doğru yol alırken düne göre üstümüzdeki bakışlar azalmıştı. Sınıfımızın olduğu kata geldiğimizde adımlarımı biraz yavaşlattım. Bir an önce gidip sırama yerleşmek ve uyumak istiyordum.
Sınıftan içeri girdiğimizde bakışlarım sırama kaydı. Önümde yine Afra oturuyordu, fakat bu kez arkamdaki sırada o çocuk vardı. İçimde oluşan tuhaf hislere engel olamazken ruhumu saran bir telaşla sırama doğru ilerlemeye başladım. Üstümdeki yoğun bakışlarını hissediyordum, lâkin katiyen başımı kaldırıp da ona bakmamıştım. Belki de bakamamıştım, tam bilemiyordum. Tek bildiğim gözlerimin ona değdikten sonra yine onu aramasıydı. Arkamdaki bedenini yoksaymaya çalışarak sırama yerleştim. Bu sandığımdan daha zor olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ
Novela JuvenilAdam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne. Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın. Sessizliğin alevinde yanan adamla, adamın küllerinde matem tutan kadının hikâyesi... Ne bir sessizlik bu kad...