Adam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne.
Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın.
Sessizliğin alevinde yanan adamla, adamın küllerinde matem tutan kadının hikâyesi...
Ne bir sessizlik bu kad...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Bir şarkı olsan tüm ritimlerinle ezberlerdim, bir film olsan hiç bıkmadan usanmadan bittikçe başa sarar izlerdim. Bir kitap olsan her sayfada seni yeniden keşfederdim...ama değilsin, canımın içi, olmanı ister miydim onu da bilmiyorum. Üstelik, bazen şarkılar bile ölüyor, öyle ölüyor ki ritimleriyle beraber gömülüyor. Bir kalp taşıyorsun, bende durmanı istediğim gibi duracak bir eşya değilsin yada benim ezberlediğim gibi kalacak bir şiir... Şimdi sana bir zaman versem, o bile bende kaldığı gibi kalmayacak sende. Bir şarkıyı sevmek bile daha kolaydır çoğu zaman...fakat ya, bir insan, bir kadın incitmeden nasıl sevilir? Şu içime sığmayıp taşıyorsun ya, öyle korkuyorum ki bir an için bile seni kırmış olmaktan. Ne üzücü, bir kez bile olsa dünyayı senin güzel gözlerinden göremeyeceğim, belki seni o zaman daha iyi anlayabilirdim." Duraksadığında elimdekileri bırakıp karnımın üzerindeki ellerini tuttum ve kolları arasında ona doğru döndüm. Düşünüş biçimi bile onu sevmem için sağlam bir nedendi.
"Seni sevmek dünyanın en güzel şeyi," diye fısıldadım.
"Seni en güzel şekilde seveceğim," dedi kısık ama içten bir ses tonuyla. "İnsanız, duygularımız var, ben duygularıma asla yenik düşmem diyemem ama hiçbir duygu sana olan sevgimin önüne geçmeyecek. Öfkeymiş, gururmuş... Hiçbir incinmişlik duygusuyla gözlerini kapamayacaksın, söz veriyorum. Bilmeden, istemeden, farkında olmadan seni kıracak en ufak bir davranışım olursa bunu bana söylemeni istiyorum. Çünkü beraberken her şeyi hâlledebileceğimizi biliyorum. Sen de şunu bilmelisin ki, sen, benim sevdiğim ilk ve son kadınsın; sevgimin seni yaralamaması için elimden gelen her şeyi yapacağım." İçim sımsıcak oldu, kalbimin derinlerinde bir yerlerinde küle döndüm. O an başka bir şey tenimi yaraladı, sevincimin kanatlarına prangalar takıldı sanki.
"Senin sevgin ancak iyileştirir," dedim itiraz edercesine. Ege'nin sevgisi asla yaralamazdı.
Bir sabah ansızın, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüme. Sonra bir daha ne ben bu cesedin altından kalkabildim, ne de o yerini yadırgadı.
Annesinin mezarına giderken, onlarca mezar arasından geçip, yürümeyi öğrenen bir çocuktum ben. Bedenim her ne gösterirse göstersin, ruhum çürümeye yüz tutan bir cesetten farksızdı. Hayatım boyunca kaçabileceğim her şeyden kaçmaya çalıştım. Korkaklıksa, evet, tüm ömrüm boyunca kaybetmekten delicesine korktum. Ama Ege... Ege, benim içimdi. Ondan kaçabilmem için içimin sökülüp alınması gerekiyordu, çok sonra öğrenmiştim.
Bizim hikayemiz, bir Eylül sabahının tan yerinden sıyrılmasıyla başladı. Rotası belli olmayan uzun ve sancılı bir yolculuğun başlangıcıydı.
Zaman, sevgileri köreltemedi.
Sevgi, mesafeleri yendi.
Mesafe, yüreklere esirdi.
Vedalar...
Bütün gidişlerin tek yeri, insanın kendi içiydi öyle değil mi?
Bu, ölüme kıyısı olan bir seçimdi.
Bizim hikâyemiz...
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ FİNAL
|23.04.2020 21.00|
İyi akşamlar canımın içleri. Yaz yaz bitmeyen bir bölüm olacağa benziyor, ah ah çürüyorum buradajsjsj
Ha bir de, Sütaş'ın reklamını izlemeyen bizden değildir, şimdiden diyeyimsjshjsh