Anlamsız dizelerle nakışlanmış bakışlarım birkaç saniye Ceylan'ın makyajlı yüzünde dolaştığında, kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Dilimin ucuna gelenleri iteleyerek, telaffuz edilmesi zor bir kelime gibi "İzin vermek mi?" dedim. Bu sırada dirseğini sert, tahta yüzeye yaslamışken rahat durmayan eli küçük bir saç tutamıyla oynamaya başlamıştı.
"Bilirsin işte, bazıları öyledir. Sevgilisinden ayrı bir adım bile atamaz," diyerek gözlerini devirdiğinde yüzünü ekşitmesi de gecikmedi.
"Bu çok saçma," dedim inanamazca. "Kimse kimseden izin almaz. Ancak değer verdiği kişiden fikrini alır." Hoşnutça güldü.
"Ah peki, az önce öyle bir soruyu hiç sormadığımı varsayalım olur mu? Çünkü gerçekten utanç verici. Bir an seni de hep sevgilinle görünce öyle düşündüm, afedersin. Ee ne diyorsun, bizimle eğlenmeye gelecek misin o zaman?" Gözlerindeki parıltılarla bana bakarken kolumu tutup heyecanla sarstı. "Lütfen gel ya." Diyeceklerimi toparlamam için bana yeteri kadar zaman tanımayacak davranışı karşısında kısa bir müddet sustum.
"Maalesef, ben o tür ortamlara alışkın biri değilim."
"Ha, o yüzden," derken kaşları havalandı. "Yani aslında bizim de sık sık gittiğimiz bir yer değil. Ayda yılda bir falan. Ama seni anlıyorum." Sonra genişçe gülümsedi. "Ben seni çok sevdim. Öyle sakinsin ki bazen hayret ediyorum. Yani en azından bana göre. Çok konuşuyorum biliyorum. Şimdi, 'bu kız da başıma bela oldu' diye düşünme. Ne yapayım ben de böyleyim işte."
"Yok, öyle düşünmedim ki," dedim. "Sadece alışık değilim." Yeni tanıştığım insanlara karşı hep bir mesafeleri olan biriydim.
Gülerek, "Kız vallahi sen beni benden alıyorsun," deyip yanağımdan makas aldığında şaşkınlıkla ona bakakaldım. Telaşlı telaşlı konuştu. "Ay pardon, bi' anda gaza geldim ben. Kusura bakma tamam mı? Vallahi öyle içimden geliverdi."
İstemsizce yanağıma giden elimi hemen indirip "Sorun değil," dedim. Açıkça dudaklarını ısırırken biri ona seslendi.
"Cey, hadi şu yeri ayarla artık." Amfinin en önlerinde dört kişilik bir grubun içinden kıvırcık saçlı bir kızdı.
Ceylan o tarafa doğru dönerek "Dur bi'," dediğinde, birkaç saniye sonra aklına bir şey gelmiş gibi, etrafında göz gezdirdikten sonra ona el hareketi yaptı. "O iş hâlloldu bile, buraya gelin." Gözlerinin odaklandığı yere bakılırsa benim yanımdaki sıraya boylu boyunca göz koymuştu. Bu sefer bana bakarak gülümsedi. "Sorun olmaz değil mi? Hem seni bizimkilerle tanıştırmış olurum, nasılsa önümüzdeki üç yılı beraber geçireceğiz. Kesinlikle bizim arkadaşımız olmalısın."
Benim daha ne olduğunu anlayamadığım saniyelerde kendimi beş kişilik bir grubun ortasında buluvermiştim. Geriden bakıldığında pek düzgün tipler gibi görünmüyorlardı ama şimdi içlerine girince az çok önyargım kırılmıştı. Çoğu zaman hiçbir şey göründüğü gibi olmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ
Teen FictionAdam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne. Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın. Sessizliğin alevinde yanan adamla, adamın küllerinde matem tutan kadının hikâyesi... Ne bir sessizlik bu kad...