Bir şarkı bırakın.🎵Aydınlatmaların koca sahneye düşürdüğü görüntü aynıydı; Buğra bu tarafa dönük bir şekilde sandalyede oturuyor ve Afra ise hemen arkasında, ellerini şaşkınlıkla ağzına kapatmış, onun kafasına bakıyordu. İçerideki sessizlik bu sefer meraktandı. Biraz önceki çığlığı neredeyse hepimizin yüreğini ağzına getirmişti. Yüzlerini tam olarak seçemediğim için duygularını ölçememiştim. Afra birkaç saniye sonra kafasını kaldırıp bu tarafa doğru baktı.
Hâlâ heyecanını bastıramadığı sesiyle "P-pardon, affedersiniz," dediğinde, az önceki ağlamamdan dolayı kızarmış gözlerim onlardaydı. "Ne oldu ki?" dedim boğuk sesimle. Ege de tepkisel olarak oturduğu yerde dikleşmişti. "Öğreniriz birazdan," deyip kafasıyla koridor tarafını gösterdi. "Bakalım."
"O-raya mı gideceğiz?" Başını sallayıp, elimi tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Karanlıkta, koltukların arasından geçip, kimseyi rahatsız etmemeye çalışarak salonun dışına çıktık. Ege etrafına bakınarak olayı çözmeye çalıştığında "Bu taraftan," deyip sağa doğru döndü. Adımlarımız kararlı ama korkaktı. Önünde durduğumuz kapıyı açan Ege, geçmem için öncelik tanıdı. Bedenimi usulca içeri taşıdığımda Buğra'nın sesini işitmemle, olduğum yerde hareketsizce durdum. Ya ona bakarken gözlerimde acısından bir parça görür de kırılırsa? Hayır ben onun kardeşiydim, gülümsemeliydim. İkisi beraber kapıda göründüğünde Afra ağzı açık bir hâlde, Buğra'nın sol tarafına denk gelecek şekilde hafif arkasından geliyordu. Buğra bizi gördüğüne şaşırmamış gibiydi.
Buğra elleri cebinde, öylesine keyifli bir sesle "Meraktan öldünüz değil mi?" dedi sırıtarak.
"Y-yani," dedim tam olarak ne diyeceğimi kestiremeyerek. Ege sabırsızca ikisine baktı. "Ee ne oldu söylesene kızım?" Afra kesinlikle ruhen burada değildi, hayranlıkla parlayan yeşil gözlerini diktiği noktadan bir türlü ayıramamıştı. Buğra bunun farkındalığıyla yarım ağız bir hâlde göz ucuyla Afra'ya bakıp bize döndü ve bizi delirtmek ister gibi omuz silkti.
"Delirin, söylemeyeceğim." Alt dudağımı öne çıkarıp ona kirpiklerimi kırpıştırarak baktığımda, tek elini pantolonunun cebinden çıkarıp Afra'nın elini tuttu. Afra silkelenip biraz olsun kendine geldiğinde sırasıyla bize baktı. Dördümüzün arasında sessiz sedasız geçen bu bakışmayı bozan Ege oldu.
"Böyle bakışmaya devam edeceksek ben Ada'yı karşıma almak istiyorum." Buğra kafasını seni seni yaparcasına salladıktan sonra küçük bir nefes verip Afra'ya döndü. "Ne dersin göstereyim mi ay yüzlüm?" Afra küçük bir tebessümle tek omzunu kaldırdığında, Ege'ye döndüm. Ege'nin gözleri de eş zamanlı olarak beni bulmuştu. "Şişşt şişşt tamam, acıdım, göstereyim bari," diyen Buğra'yla yeniden ona doğru döndüğümüzde, Afra'nın elini bırakıp bize sol tarafını döndü. Hedefini bulmaya çalışan gözlerimiz hızla Buğra'nın üzerinde gezmeye başladığında Buğra yine araya girdi. "Kız az yukarı bakın, hadi, çığlık atmanızı bekliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ
Novela JuvenilAdam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne. Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın. Sessizliğin alevinde yanan adamla, adamın küllerinde matem tutan kadının hikâyesi... Ne bir sessizlik bu kad...