Kolpa & Yaprak Çamlıca - Unutmadım 💜
(Şarkı fena hoşuma kaçtı, mutlaka dinleyin.)Birer dağı anımsatan kürek kemiklerinin arasından vadi gibi uzanan alana bastırdığım alnım bir nabız taşıyordu. Evine sırtını yaslayan göz kapaklarımla huzuru en içten şekilde hissetmiştim. Fakat onun emsalsiz bir duygunun yükünü sırtlanamayan kalbi, kesif bir veda sanrısıyla sınandığından yaralıydı. Ona bir daha ne zaman sarılabileceğimi bilmediğimden, burnumu hafiften sürterek kokusunu ciğerlerime sakladım. Yelkovan, akrebin ayaklarına kapanmıştı.
"Bir anda her şeyi unutup, beni affetmeni beklemiyorum," dedim. Aramızda ezilen saniyeler arttıkça biraz daha sırtında soluklanabileceğimi biliyordum. "Ama bana, birazcık olsun kendimi affettirebilmem için şans tanı. Lütfen," diye eklediğimde, nefes alışverişlerinin derinleştiğini alnımın altında hareketlenen sırtından anlamıştım.
"Söylemesi kolay geliyor değil mi?" Hareket ettiğini hissettiğimde elini elimin üzerine koyarak karnından ayırmaya çalıştı. Tenlerimizin kısacık olan bu sıcak teması bile heyecanımı körüklemeye yetmişti. Elimi karnından ayırdığında hafif dönerek yüz yüze gelmemizi sağladı. Gözleri yeni bir felâketi haberdâr eder gibiydi. "Ben her gece, senin gitmenin nedenini kendimde aradım. Her gün o kapıyı çalarken çaresizce açmanı diledim. Ama sen, birbirimizde hiç kaybolmamışız gibi habersizce çekip gittin. Şimdi de bir şans vermemi istiyorsun öyle mi?" İmkânsızlığı vaat eder gibi konuşuyordu. Bir şey diyemezken öylece gözlerinin içinde kaldım. Geriye pişmanlığımı dökecek pek bir şeyim kalmamıştı.
Göz bebeklerim çaresizce bakışlarının önünde diz çöktü. "Zaman, bize de iyi gelmez mi?" Uzun uzun baktı, yine yeniden sustu. Birbirimizin kıyameti gibiydik.
"İyi gelen her ne varsa gidiyor," diye söylendi matem havasındaki sözleriyle. Belki de kalbindeki yangından geriye kalan, bir tutam kül yığınıydı. "Gittikten sonra da dönmesinin bir anlamı yok." Kalbimin tenha sokaklarında sabahlayan adam, tam karşımda, beni diri diri soluklarına gömüyordu. Hatalarım, dudaklarına duygu dolusu kelime atma hakkı tanımıştı.
"Unutabilecek misin peki?" dedim acı içinde ona doğru bir adım atarak. "Evet ben bir hata yaparak canını çok yaktım, darmadağın ettim. Senin hissettiklerini bilmediğimi sanıyorsun ama yaralayan, açtığı yarayı bilmez mi? Ben senin güvenini kırdım, umutlarını yıktım, hayallerini dağıttım. Keşke, o gece hiç yaşanmasaydı..." Konuştukça yaramız derinleşiyor, işler sarpasarıyordu.
"Bunu demek için çok geç kaldın." Siniri yeniden peyda olurken benden uzaklaşacak gibi hareket etmesiyle koluna yapıştım. "Bağır çağır, kır dök ama sen, benim gibi gitme." Gözlerini sımsıkı kapattığında, acı çeker gibiydi. Yavaşça araladığı gözlerini yeniden benimkilerle buluşturduğunda bu sefer orada pek çok duygu gördüm.
"Keşke senin gibi olabilseydim," dedi. Bir denizin dibine gömülmüş hisleri gerçeğin ağına takılarak yüzeye çıkıyordu. Eliyle kapıyı işaret ettiğinde yüz hatları hüzünle yoğrulmuştu. "Daha yüzüne kapıyı bile kapatamıyorum." Sesinin tınısında yatan yenilgi kırıntıları, kendine olan öfkesinin sebebiydi. Bir çocuk gibi dizlerime yatırıp saçlarını okşamak istedim.
Yangından kaçarcasına "Kapatma," diye fısıldadım. "Sonuna kadar açmasan da bana bir aralık ver sadece. Kapının ardında senin olduğunu bildikten sonra, ben, o kapıdan geçmek için savaşırım."
"O kapıdan geçersin de," derken elini göğsünün üstüne yasladı. "Buradan geçemezsin." Elimi tutunduğum kolundan uzaklaştırarak, aramızdaki mesafeyi bozmadan olduğum yerde saydım. Hislerime hâkim olamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ
Fiksi RemajaAdam, şafak sökerken yığmıştı ölü denizlerini göğsüne. Tebessümüne giydirdiği kefeni ustalıkla yüreğindeki mezarlığa kabul etmişti kadın. Sessizliğin alevinde yanan adamla, adamın küllerinde matem tutan kadının hikâyesi... Ne bir sessizlik bu kad...