Dilruba yatağında uzanmış son dört saattir Jin'le arasında geçen yakınlaşmayı düşünüp duruyordu. Resmen öpüşmüşlerdi ve düşüncesi bile hala içinin titremesine sebep oluyordu. Ellerini yanaklarına kapatıp yatakta yüz üstü döndü ve çığlık attı. Kabına sığamıyor, taşkın seller gibi umarsızca akıp gitmek istiyordu.
"İkiz ben geldim!"
Dilruba Kabil'in sesini duyar duymaz hemen yataktan kalkıp aynanın karşısına geçti. Sanki öpüştüğü alnında yazıyormuş gibi paniklemişti. Saçını elleriyle tarayıp odasından dışarıya çıktı.
"Hoşgeldin. Arkadaşlarınla buluşman nasıl geçti?"
"Oldukça keyifliydi. Seni evde yalnız bırakmak pek içime sinmedi ama. Ne dersin? Bir daha ki sefere bize katılmak ister misin?"
"Bilmem. Duruma göre bakarız olur mu? Ayrıca ben evde oturmaktan hiç de şikayetçi değilim."
Hele de o evde Jin varsa...
"Ben hemen duş alıp geliyorum. İstersen bugün Rüzgar'lara gidebiliriz."
"Hayır! Şey yani gitmek istediğim bir yer vardı da. Hem uzun zamandır ikizimle vakit geçiremiyorum. Bugün beraber takılsak nasıl olur?"
"Aslında gayet güzel bir fikir. Tamam sen hazırlan bende duş alayım hemen çıkarız."
"Oldu o zaman."
Dilruba odasına yönelirken olası bir faciadan ucuz kurtulmuştu. Kabil kuzeninin başına gelenleri bilmiyordu. Eğer bütün senaryoyu öğrenecek olursa bu işten asla paçası kurtulamazdı ve Kabil'in gazabına uğrardı. Çünkü ona haber vermemiş olması affedilir birşey değildi. Ama Kabil ne kadar yetenekli olsa da tecrübe eksikliği vardı ve o adamlarla asla başa çıkamazdı. Bu kardeşini bile bile tehlikeye atmak olurdu. Ve Dilruba bunun olmasına izin veremezdi.
Üzerine beyaz askılı bir bluz ve kot pantalon giyip ceketini eline aldı. Saçı zaten düzdü. Dolayısıyla şekil vermesine zaten gerek yoktu. Oldum olası da fazla makyaj yapan biri de olmadığı için hazırlığı hemen bitmişti. Kabil de hazır olduktan sonra beraber evden çıktılar ve Dilruba'nın ısrarıyla alışveriş merkezindeki bowling salonuna gittiler.
"Neden bowling oynamaya gelmemizi istedin anlamıyorum Dilruba. Sen bowling oynamayı beceremezsin ki."
Evet ama sen seviyorsun ve bu seni oyalama planımın bir parçası.
"Aşk olsun ikiz. O kadar da kötü değilim. Sence de biraz abartmıyor musun?"
"Pekala madem kendine bu kadar güveniyorsun bu güvenini boşa çıkartmamak lazım. Nesine oynuyoruz o halde?"
"Farketmez. Maç bittiğinde istediğini dileyebilirsin ve tabi bende aynı şekilde."
"Bu iş çok eğlenceli olacak."
"Orasını göreceğiz ikiz."
Bowling maçına başladıklarında Kabil üst üste attığı tam sayılarla açık ara farkla önden gidiyordu. Dilruba yenilgiyi pek umursamıyordu. Şuan tek düşüncesi oyun bittikten sonra ne yapacaklarıydı.
"Arpacık kumruları gibi ne düşünüyorsun öyle? Alt tarafı bir oyun ikiz. Yeniliyorsun diye bu kadar karalar bağlamana hiç gerek yok."
Dilruba bowling topunu alıp parmaklarını deliklere geçirirken Kabil'e yanıtını vermekten de geri durmadı.
"Bir oyun için elbette üzülecek değilim. Şimdi kazanıyor olsan da yarın neler olur bilinmez ayrıca."
"Ne kadar zaman geçerse geçsin kardeşim bowling de senden hep on adım ileride olacağım."