GERÇEKLERİN ARDINDAN GELENLER

1.9K 207 73
                                    

Jin tahmininde yanılmamıştı işte. Nihayetinde Dilruba da kendi kirli dünyasına adım atmıştı. En çok korktuğu gerçekleşmişti ne yazık ki. O masum, sevgi dolu ve bildiği tek şey iyilik olan kız karanlıkta kaybolmuştu.

Öfkeyle kapıya yumruğunu indirdi.

Kapı yerinden sökülüp vurduğu yöne doğru savrulurken Dilruba kulaklarını kapattı.

"Lanet olsun! Lanet olsun! Lanet olsun! S*keyim ben böyle dünyayı! Neden bu olmak zorundaydı? Neden onun temiz kalmasına izin vermedin! Çok şey mi istedim? Onun masumiyetini koruman gerekliydi. Yeterince pislik, kötülük ve şer yok muydu s*ktiğimin yerinde?!"

Jin etrafa küfürler savurup bağırıyor, yüreğinden taşan acıyı dışarı vuruyordu. Bugün bir melek yitirilmişti dünyasından. Bir masumiyet daha silinmişti. Peki neden? Neden o olmak zorundaydı?

"S*çayım ben böyle hayatın içine!"

Vücudunun iradesi yenildiğinde göz rengi değişmeye başlamıştı. Ses tonu da giderek sertleşirken tamamen kendini kaybediyordu. Dilruba elinde olmadan ondan bir kaç adım geriye çıktı.

"Jin... yalvarırım dur artık. Beni korkutuyorsun."

Jin gözlerini kapatıp burnunun direğini sıktı. Sakinleşemiyordu ki bir türlü.

"Keşke en başında benden korkuyor olsaydın. Keşke bana bir adım atmadan geriye dönüp benden kaçsaydın Gönülçelen. Böylelikle saf kalmaya devam ederdin. Benden uzakta olsan mutlu ve sevgi dolu pembe dünyan karanlığa maruz kalmazdı."

Dilruba konuşmaya karar verdiğinde ne kadar da kararlıydı oysa. Ama şimdi onu karşısında yıkılmış bir vaziyette görünce buna pişman olduğunu hissetmeye başladı. Bunu nasıl düzeltebilirdi ki? Jin onun başına gelenleri kendi suçu sayarken nasıl kendisiyle olmasını sağlayabilecekti ki?

Lütfen beni yeniden terk etme Jin...Bu kez yok olur giderim sensizlikte.

Yüreğinden yalvarışları dudaklarından dökülmedi. Zihni uyumuş gibiydi adeta ve durumu nasıl toparlayacağını bilemiyordu.

"Seni kendimden uzak tutmalıydım. Tanrı biliyor ya en çok ta seni kaybetmekten korktum. Ama bu şekilde olmamalıydı. Bütün bu olanlara sebep benim. Benimle beraber olmak sadece senin kötü talihindendi. Kendini durdurması gereken asıl kişi bendim."

"Yani senin için ben bir hata mıydım? Benden şuan da bu kadar mı nefret ediyorsun?"

"Hayır! Hayır söylemek istediğim bu değildi."

Jin elini kaldırdı ve saçını silkeleyip tutamlarına asi bir hava verirken bakışlarını Dilruba'ya çevirdi. Gözleri hala mavi, göz bebekleri ise siyahtı. Hala sakinleşemediğini belgeler nitelikte kıvılcımlar saçıyorlardı.

Dilruba onun cümlelerini toparlaması bekledi.

"Sana sahip olmak hayalini bile kuramayacağım bir şeydi. Bu gerçekleştiğin de bütün dünyam sen oldun. Her şey senden ibaretti benim için. Ama senin için ben bahtsızlıktan başka bir şey olamazdım Gönülçelen. Bunu en başından beri biliyordum ama görmemezlikten gelmek en büyük yanlışım oldu. Çünkü seni deli gibi istiyordum ve başka bir şeyin önemi yoktu o an için."

Dilruba bir adım attı Jin'e doğru elini uzatarak. Soracağı şeyi dile getirmeye korksa da onun söyleyeceklerini duymak istedi.

"Be...beni artık istemiyor musun Jin?"

Söylenmeyen sözcükler havada ağır bir baskı oluştururken sessizlik ölüm niyetine iliklerine kadar işliyordu her ikisine de.

Onu istemediğini söylemeyemezdi. Seviyordu... Bütün bu olanların sebebi de bu değil miydi zaten? Zehirli bir aşktı onunkisi. Akrep misali önce sevdiğini zehirlemiş ardından kendi kendisini öldürmüştü.

Karanlığın Prensleri  3 - "Şeytanın Melezi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin