.... Lee gözlerini tekrardan Kardelen'e çevirdiğinde kafa karışıklığı gözlerine yansıyordu.
"Kardelen?"
Kardelen cevap vermek yerine yataktan inip ayakta durdu. Önce etrafına bir göz attı. Sanki burayı ilk kez görmüş gibi davranıyordu. Kapının yan tarafındaki boy aynasının önüne doğru gitti. Öylece dikildi ayna karşısında. Yüzünü aynaya yaklaştırıp suratını inceledi. Göz akları siyaha, göz bebekleri ise maviye dönmüştü. Elini saçına atıp düzelttikten sonra arkasını döndü ve başını yana yatırıp kendisini adım adım izleyen iki erkeğe baktı.
"Ben neredeyim? Ve siz kimsiniz?"
"Bu da neyin nesi böyle? Kardelen se...sen bir Melez misin?"
"Şu şapşal bakışlarını üzerimden çekersen sevinirim. Evet. Elbette ben bir melezim. Bir sorun mu var?"
Kardelen gözlerini bir şeyi incelermişçesine kısarak Jin'e baktı. Sonra yanına doğru yaklaşıp elini nazikçe onun yanağına dokundurdu.
"Sende bir melezsin."
Kardelen'in bakışlarından bir anlık hüzün dalgası geçti. Şimdiye kadar yalnız olduğuna inanıyordu. Ama işte karşısındaki erkek tıpkı kendisi gibiydi. Geçen onca senenin ardından bu yabancı yerde karşısında dikiliyordu o.
"Evet. Tıpkı senin gibi bir melezim. Celeste."
"Beni tanıyor musun?"
"Pek sayılmaz. Neden bize sen anlatmıyorsun?"
"Biri bana burada neler olduğunu açıklayabilir mi? Sen gerçekten de Celeste misin?"
Celeste eliyle Lee'yi işaret edip Jin'e sordu.
"Onun nesi var? Hayalet görmüş gibi davranıyor."
Lee karmaşık hisleri yüzünden boğuluyordu. Aklı harman yerine dönmüştü. Yani karşısındaki gerçekten de Celeste miydi? Bir yerler de bir hata olmalıydı! Kardelen nasıl Celeste olabilirdi ki?
"Kendimi iyi hissetmiyorum. Ben... gitsem iyi olacak."
Lee pantolonunu giyip başka her hangi bir şey söylemeden pencereden dışarıya atladı. Burada daha fazla kalamazdı. Acilen nefes almaya ihtiyacı vardı.
Kabullenemiyordu. Onun tanıdığı Kardelen, bütün kabilesini hiç acımadan katleden Celeste olamazdı.
Olamazdı...
Jin gözlerini devirip Celeste'ye baktı.
"Şimdi gitmem lazım. İlgilenmem gereken aklını yitirmiş bir kurt var. Seninle daha sonra konuşacağız. Ortalıklardan kaybolma da seni bulmak zorunda kalmayayım."
Jin Lee'nin peşinden giderken Celeste başını yere indirdi. Gözünden bir damla yaş akarken yüreğini sıkan acıyı sessizce kabul etmek durumundaydı. Onunla olamazdı. Lee kendisinden çok daha iyi birisini hak ediyordu.
Kendisi gibi bir katili değil.
Celeste geçmiş hayatını hatırlıyordu artık. Ve en büyük günahı da buna dahildi. Bunu bilerek Lee'yi sevmeye devam edemezdi. Onun yüzüne bir daha bakamazdı çünkü.
Şimdi yapması gereken başka şeyler vardı. Gözlerinin ıslaklığını elinin tersiyle silip üzerine hemen kıyafetlerini geçirdi. Ardından arabasının anahtarlarını alıp aşağıya indi. Son model aracına binerken adresi belliydi. Tüm bu olanları açıklaması gereken biri vardı.
"Bekle beni Ural Kahraman. Geliyorum."
Neden ona yeni bir kimlik verdiğini ve bu aileye aldığını bilmesi gerekiyordu. Kendisi gibi aklını yitirmiş bir melezi bu masumların arasına nasıl alabilmişti? Olacakları hiç mi tahmin etmiyordu bu adam?