KARMAŞA

2.4K 211 42
                                    

Celeste kimseye soru cevap hakkı yaratmadan hayat hikayesinin kısa bir özetini anlatmıştı evdekilere. Ne olarak doğduğunu, ailesine ne olduğunu ve elbette ölümle burun buruna geldiği zamanda ki deliliğini...

An itibariyle sözleri sona erdiğinde üç çift göz tepkisizce kendisini seyretmekteydi hala. Kimse için beklenmedik ve Celeste açısından üzücü bir hikayeydi bu.

Rüzgar birden ayağa kalkıp odanın içinde volta atlamaya başladı. Henüz kurtların varlığını aklının odalarında sindirmek nasip olmamışken bir de Melezlerin varlığı inanılacak gibi gelmiyordu kulağa. Lakin karşılarında kanlı canlı bir örneği duruyordu ya işte orada kelimeler tükeniyordu adeta. Kafa karışıklığı içerisinde kendisini sükunetle gözetleyen amcasına döndü.

"Sen biliyordun amca değil mi? Kardelen'in yani Celeste'nin sıradan bir vampir olmadığını biliyordun?"

Zehir yine aynı sakinlikle başını aşağı yukarı sallayarak sözsüz onayını belirtti. Bu işleri daha da karmaşıklaştırıyordu Rüzgar'a göre.

"Hayır herşeyi bir yere bırak dedem mi? Ama neden?"

"Babam bir melezi yanında tutarak gücüne güç katmak istedi hepsi bu. Çoğu zaman onun yaptıklarına akıl sır erdiremiyorum zaten."

"Mesele şimdi ben değilim beyler bilmem farkında mısınız? Bir an evvel Dilruba'yı onu kaçıran adamların elinden kurtarmalıyız. Eminim dedesi bu konuda bize yardım edecektir. Haksız mıyım Zehir?"

"Orasına bakacağız. Benim önce bahsettiğiniz görüntüleri görmem gerekiyor."

"Öyleyse ilk iş olarak okula gidiyoruz."

"Aynen öyle."

Herkes ayaklanmıştı ki Zehir elini kaldırıp hepsini durdurdu.

"Siz nereye gittiğinizi zannediyorsunuz kızlar? Sadece Kabil ve Rüzgar benimle gelecekler."

"Ciddi olamazsın Zehir? Dilruba en az sizin olduğu kadar bizim içinde değerli. Bizi geride bırakamazsınız."

"Biraz mantıklı düşün Celeste. Şuan bu kalabalık hareket etmemizi zorlaştırır. Siz bizden haber bekleyin."

Zehir'in beraberinde Rüzgar ve Kabil de evden ayrıldığında Celeste kudurmak üzereydi. Neden hep geride bırakılan kendileri oluyorlardı? Bu erkekler kendilerini ne zannediyorlardı ki onlara süs köpeği muamelesi yapabiliyorlardı?

"Kalk gidiyoruz Neşe."

"Nereye gidiyoruz?"

"Tabiki de Dilruba'yı bulmaya. Ben evde öylece beklemeyi kaldırabilecek bir tip değilim. Şimdi geliyor musun gelmiyor musun?"

"Geliyorum elbette."

"Öyleyse Kabil'in motorunu alalım. En hızlı onunla gideriz. Bizimkiler kampüsten çıktıklarında da peşlerine takılırız."

Neşe'den onayı alan Celeste hızla evden dışarı çıktı.

Kampüse varan üçlü aceleyle idareye başvurup durumu anlattılar ve verilen izin doğrultusunda disiplin komitesi başkanının odasına giriş yaptılar.

Zehir güvenlik kaydındaki videoyu izlerken düşünceli bir tavra bürünmüştü. Bu adamların istedikleri kişi Dilruba değildi bundan adı gibi emin olmuştu artık. Çünkü onların kimin adamları olduğunu çok iyi biliyordu ve Dilruba'nın onlarla alakalı herhangi bir meseleye karışmış olabileceğine ihtimal dahi vermiyordu. Şimdi asıl mesele Dilruba'yı götürdüklerini tahmin ettiği o eve adım atmaktaydı. Gizlice girmelerinin hiç bir mümkünatı yoktu. 

Karanlığın Prensleri  3 - "Şeytanın Melezi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin