ERKEK ERKEĞE

2.7K 252 38
                                    

Jin evden içeri girdiğinde Violet ve Dilruba mutfakta sohbet halindeydiler. Anlaşılan en azından bayanlar sohbetlerinde mutabık kalabilmişlerdi. Kabil'le işler tam tahmin ettiği gibi gitmiş ve sonunda kişisel kozlarını masaya yatırmışlardı. Dilruba'nın kardeşini tehdit etmek istemezdi aslında. Ama Kabil buna kendisini zorlamıştı.

"Geldin mi sevgili yeğenim?"

Jin mutfağa girip kendisine aşkla bakan kızın yanına gidip alnına bir öpücük kondurdu. Dilruba başını onun göğsüne yaslarken şu kısa sürede ona ne kadar muhtaç olduğunu anlamıştı. Onun varlığı bulunduğu ortamı dolduruyor ve onunla bütünleşip, dünyası haline geliyordu.

O esnada da Kabil de mutfaktan içeri girdi. Lakin bu sefer ikiliye her hangi bir kelime etmeden Violet'in yanına çekti sandalyesini. Violet bu sevimli adama gülümserken Dilruba hala işin tuhaf taraflarını düşünmekle meşguldü. Normal de olsa Violet kendisi için bir sorun teşkil etmezdi ama şimdi bu durumda...oldukça rahatsız ediciydi. Çünkü sevgilisinin babaanesi olması dışında aynı zamanda kardeşiyle takılıyordu.

Bu nasıl bir kaderdi?(!)

"Hadi Kabil biz gidelim artık. Kardeşinin iyi olduğundan emin olduk. Üstelik yalnız da değilmiş. Endişelecek birşey kalmadı demektir."

"Ben hiç bir yere gitmiyorum. Bu herifle kardeşimi başbaşa bırakmaya niyetim yok."

"İkiz!"

"Kabil ne zamana kadar bu şekilde devam edeceksin? Ne yani bütün gün kız kardeşine yapışık mı gezmeyi düşünüyorsun?"

"Evet aynen öyle yapacağım."

"Ben küçük bir çocuk değilim Kabil. Kiminle olmak istiyorsam onunla olurum. Ve sen buna engel olamazsın."

Onun bu çıkışına Jin sessizce gülerken Kabil bu gülüşü görünce daha da sinirlenmişti.

"Sen neye gülüyorsun? Ben diyeceğimi dedim. Sizi yalnız bırakmayacağım."

Violet oturduğu yerden kalkıp Jin ve Dilruba'ya bakarak konuştu.

"Merak etmeyin çocuklar bu sorunla ben ilgilenirim. Hadi koca oğlan gidiyoruz."

Ardından Kabil'in tişörtünün ense kısmından tutup, kendisiyle beraber peşinden dışarı sürüklemeye başladı.

"Hey, hey bir dakika! Nereye götürüyorsun beni? Ben hiç bir yere git..."

Kapı kapanma sesiyle beraber evden ayrıldıkları anlaşılmıştı. Dilruba onlar gittikten sonra rahat bir nefes alabildi nihayet. Ne boğucu bir durumdu bu.

"İyi misin Gönülçelen?"

"Sanırım. Bilmiyorum ya da değilim. Belki zamanla alışabilirim ama şuan da değil."

"Gel buraya seni şaşkın kız."

Jin onu iyice göğsüne yaslayıp, sıkıca sarıldı.

"Dışarı çıkmak ister misin?"

Dilruba yaslandığı yerden boğuk sesiyle yanıtladı.

"Hayır. Böyle iyiyim."

Ellerini Jin'in beline sararken kokusunu iyice içine çekti.

"Ama ben böyle pek iyi değilim. Şansını fazla zorluyorsun Gönülçelen."

Dilruba duyduklarıyla gözlerini açıp Jin'in kollarından sıyrılamadan için çabaladı.

"Be...ben özür dilerim."

"Dileme..."

Jin eğilip usulca öptü dudaklarından. Sanki bu kızın dudaklarından yaşam akıyordu ve Jin onu öptükçe içine doluyordu.

Karanlığın Prensleri  3 - "Şeytanın Melezi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin