NUMARA

2.4K 226 30
                                    

Dilruba utanç, kızgınlık, kırılmışlık ve daha bir çok hissi birlikte yaşıyordu. Jin sahnede bu şekilde davranarak ne yapmaya çalışıyordu?

Arkasını dönerek kalabalıktan zorlukla sıyrıldı. O aptal sahneye çıkıp kimseye gösteri malzemesi olmayacaktı.

Koşarak barakaya gitti. Yatağa yığılırcasına otururken, ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.

Kapı tekrardan açılıp kapandığında puslu gözleriyle, varlığını en derinlerine kadar hissettiği adama baktı.

Jin Dilruba'ya yaklaşmadan öylece kapıda durdu. Aklında söylemek istedikleri vardı. Ama kalbi dile gelmelerine engel oluyordu.

"Söyleyecek birşeyin var mı Jin? Sabah duş almak için çıktın ve ardından sırra kadem bastın. Bütün gün seni aramadık, sormadık yer bırakmadım. Ne kadar merak ettiğim hakkında hiç bir fikrin var mı senin? Ve sen sonunda ne yaptın? Söylesene sahnede açıklama yaparken aklından neler geçiyordu? Neler oldu Jin? Bana neler olduğunu anlat ki üzülmek gerekirse seninle üzüleyim. Sevineceksem yine seninle sevineyim. Söyle bana Jin..."

Dilruba karşıdan bir yanıt alamayınca gözyaşlarını bıraktı. Yüreği kabul etmiyordu ama onda değişen birşeyler vardı. Bunu bakışlarından okuyabiliyordu. Ama sebebini bilmemek kadar kahredici birşey daha yoktu.

"Dilruba içeride misin?!"

Kabil hızla kapıyı açıp içeriye geçti. Kardeşini ağlar vaziyette gördüğünde kendini tutamayıp Jin'in yakasına yapıştı.

"Seni pislik herif! Hangi hakla Dilruba'yı ağlatırsın sen?!!"

Kabil bir an bile düşünmeden Jin'in yüzüne yumruğunu geçirdi. O esnada da Violet Kabil'in yaptığı şeyi görünce çılgına döndü resmen. Kabil'i sinirle kenara iterek Jin'in yanına vardı.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun Kabil?!"

"Hakettiğini veriyorum. Kardeşimi incitmesine izin vermeyeceğimi daha önce de söylemiştim."

"Senin olayları çözme şeklin bu mu? Kardeşinin haline bak seni şapşal!"

Dilruba iyice hıçkırıklara boğulmuş bir halde ağlıyordu. Jin kanayan dudağını elinin tersiyle silip Dilruba'nın yanına gitti ve onu elinden tuttuğu gibi dışarı çıkardı. Yönünü ormana çeviren Jin durmadan yürüdü beraberinde ağlamaya devam eden Dilruba'yla birlikte. Kamp alanından iyice uzaklaştıktan sonra olduğu yerde durdu. Dilruba da tam arkasındaydı. Ağlamaları azalsa da henüz tükenmemişlerdi.

"Özür dilerim Dilruba... Bu kadar ağlamana sebep olduğum için gerçekten üzgünüm."

"Gönülçelene ne oldu Jin? Ya özür dilerken yüzüme bile bakmıyor oluşuna ne demeli?"

"Ben...benim bir süreliğine gitmem gerekiyor."

"Gitmek mi? Ne kadar bir süre bu?"

"Bilmiyorum."

"Demek bilmiyorsun...Yani şimdi bana veda etmek için mi buraya getirdin?"

Jin arkasını dönüp Dilruba'nın hüzünlü bakışlarına teslim oldu. Onu bu halde bırakıp gidebilir miydi?

"Peki neden herkesin içinde beni sevdiğini ilan ettin Jin? Önce sevdiğini söylüyorsun ve sonra da terk ediyorsun öyle mi?"

"Amacım bu değildi. Gittiğim zaman boyunca sana kimsenin dokunmaya cüret etmemesini istedim. Özür dilerim bencilce bir davranıştı. Sana engel olmayacağım artık. Sen güçlü bir kızsın Dilruba ve ben olmadan da hayatına kaldığın yerden devam edebilirsin."

Karanlığın Prensleri  3 - "Şeytanın Melezi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin