Dilruba eve vardığında perişan bir haldeydi. Anahtarıyla kapıyı açarken mümkün olduğunca sessiz olmaya çabaladı ama annesinin hassas kulaklarından ne yazık ki kaçamamıştı.
"Dilruba? Kardelen bir saat önce geldi. Sen nere...? Kızım bu halin ne? Ne oldu sana?!"
"Anne!"
Dilruba koşarak kendisini Duru'nun kollarına bıraktı.
"Hiştt sakin ol bebeğim. Ben buradayım tamam mı? Hadi gel içeriye geçelim de bize neler olduğunu anlat."
Duru kızını kollarının arasından çıkarmadan içeriye doğru adımladı. Onu neyin böyle üzmüş olduğunu çok merak ediyordu. Salona girdiklerinde yerinde sakince televizyon izleyen Kardelen birden ayaklanıp şaşkınca kuzeninin haline baktı.
Duru ona gözleriyle sakin kalmasını işaret ederken gerekli mesajı alan Kardelen hareketsizce olduğu yerde bekledi. Aslında anne kızı tek başlarına bırakmak daha mantıklıydı. Böylece Dilruba içindekileri annesine olduğu gibi dökebilirdi.
"Şey aslında benim ufak bir işim vardı. Ben bir saate dönerim Duru teyze. Siz rahat rahat konuşun olur mu?"
Kardelen Dilruba'yla göz göze geldiğinde hafifçe gülümseyip gözleri kapatıp açtı. Bu onun yanında olduğunu anlatma şekliydi.
Kardelen evden çıktığında Duru kızıyla birlikte ikili koltuğa oturdular. Ardından Dilruba'nın yüzüne düşen sarı saçlarını arkasına ittirip ve onun güzel ama hüzünlü yüzünü ortaya çıkardı.
"Bana neler olduğunu anlatacak mısın kızım?"
Dilruba annesinin sevecen ve anlayışlı bakışları altında yer yer gülümsemeleri ve yer yer gözyaşları eşliğinde olan biten ne varsa herşeyi anlattı. Anlatmak zorundaydı çünkü bunu tek başına aşamamaktan korkuyordu. Duru da kızını soluksuz dinlemiş ve bitene dek herhangi bir yorumda bulunmamıştı. En sonunda Dilruba cümlelerini tamamladığında Duru kızının elini elleri arasına aldı ve konuşmaya başladı.
"Senin neler hissettiğini gerçekten çok iyi anlıyorum Dilrubam. Babamla evlenmeden önce bizde çok fazla şey yaşadık. Ama eğer aranızdaki sevgi büyükse ne kadar zaman geçerse geçsin herşey bir şekilde yoluna giriyor. Şuan canın eminim çok yanıyordur. Aksini zaten söyleyemem. Ama inan bana hepsi geçecektir. Daha yolun başındasınız. Kim bilir daha nasıl sınavlardan geçeceksiniz. Eğer seviyorsan kızım ve onun da seni sevdiğinden eminsen birbirinize biraz zaman tanıyın. Herşey rayına oturana kadar sabredin. Yaşanılan iyi ve kötü herşeye beraber göğüs gerin. Ama eğer diyorsan ki bizim aramızda gerçek bir sevgi yok ya da olamaz, o halde başından vazgeç bu sevdadan. Senin sonsuza dek hayata küsüşünü izlemek istemiyorum güzelim."
"Onu çok seviyorum anne. Onu herşeyden çok seviyorum. Aklımdan geçmediği bir dakika bile yok. Ben..ben onsuzluğu düşünemiyorum bile. Ama birşey de var ki Jin'den asla tam olarak emin olamıyorum. Tamam belki beni gerçekten seviyor ama gösterme şekli anlayamayacağım kadar karmaşık. Ya ben tam o olgunluğa erişemiyorum ya da Jin belli etmekten korkuyor. Anne ben nasıl emin olacağım ondan?"
"Bunun kesin bir yöntemi olduğunu sanmıyorum ne yazık ki kızım. Zaman gösterecektir neyin gerçek olduğunu. Biraz sancılı bir süreç olacak ama."
"Peki sence ben fazla mı üstüne gidiyorum? Onu sıkıyor muyum?"
Duru derin bir nefes alıp verdikten sonra gülümsedi.
"Onun yaş olgunluğu ve yaşadığı olumsuzluklar karakterini sert ve kabuğunu kırılması zor bir hale getirmiş olabilir canım. Bu çok sanşsız bir durum. Ama on karşı biraz daha anlayışlı olman gerektiğine inanıyorum kızım. Sonuçta hayatı boyunca duygulardan uzak bir yaşam sürmüş. Birden sevgi kelebeği dönüşmesini bekleyemezsin."