HAKİKATLER

2K 208 29
                                    

Kang Dae terkedilmiş binadan içeriye girdi. Korumalar anında yanında belirirken birlikte Violet'in tutulduğu yere doğru ilerlediler. Kapı onun için açıldığın da elleri pantalonun ceplerinde canına susadığı kadının yakınına ilerledi. Bu anı uzun süre beklemişti.

Violet bina kolonlarından birine elleri arkaya gelecek şekilde bağlanmıştı. Hareket edemeyecek kadar takatsizdi. Çünkü bağlı olduğu zincirler de bulunan çiviler derisinin altından girip vücudundan kanını akıtıyorlardı. Güçsüz kalmıştı. Ayrıca bedeni kontrol edebilen bir vampir de Violet'in zincirlerinden kurtulma ihtimaline karşı hazırda bekliyordu.

Glory ve Flora ise iki yanında bekçi gibi duruyorlardı.

Kang Dae boşta olan metal sandalyeyi alıp tam Violet'in karşısına oturdu. İstese onu tek hareketiyle öldürebilirdi. Lakin önce sebeplerini duymak istiyordu. Jin'i kaçırdıktan sonra onu yetiştirmesinin bir mantığı yoktu çünkü.

"Kim olduğumu veya seni neden alıkoyduğumu biliyor musun Violet?"

Violet kendisine oldukça ağır gelmeye başlayan kafasını yavaşça kaldırıp Kang Dae'ye baktı. Yüzü bayılmak üzere olan bir insanın ifadesine sahipti. Normal şartlarda şimdiye dek ölürdü de zaten.

Felaket derecede susamıştı. Yine de kendinden taviz vermeye hiç niyeti yoktu Violet'in. Ona ifadesiz gözlerle  bakan adama doğru sesini zoraki bularak konuştu.

"Tanımak...zorunda...mıyım?"

Kang Dae'nin yüzünde beliren gülümseme mutluluktan değil aksine sinirindendi. Karşısındaki kadının en azından kötülük yaptığı kişileri bilmesini isterdi. Ve bu hiç adil değildi.

Yüzü sert bir ifade alırken Violet'i çenesinden sıkıca tuttu.

"Ölmek için yalvarmanı izleyeceğim seni adi s*rtük. Aileme çektirdiğin acıların mislini yaşamanı sağlayacağım."

"Yalvaracağımı mı zannediyorsun? Neden beni şimdi öldürmüyorsun? Sana asla yalvarmayacağım beni duydun mu?"

"Orasını göreceğiz. Söylesene şimdi sana ne yapmalı? Hangisinden başlamalı? Etrafındaki adamları görüyorsun. Buradaki herkes işinde uzman kişiler. Hatta onların sanatına hayran kalmamak elde değil. Ve inan bana... yalvaracaksın."

Kang Dae tuttuğu çenesini sertçe yanına savururken oturduğu yerden kalkıp pencereye doğru gitti ve dışarıyı izlemeye koyulurken ilk emrini verdi.

"Başlayın."

••••••••

Dilruba eve varır varmaz telefonu kaptığı gibi Jin'i aradı. Hemen açmadığı için Dilruba anında senaryo üretmeye başlamıştı kafasında. Belki de onu görmek ve sesini bile duymak istemiyordur olamaz mı?

"Gönülçelen?"

"Jin? Evde misin? Telefonu hemen açmayınca bir şey oldu zannettim."

"İlahi güzelim ne olabilir ki? Antrenmandaydım. Sen ne yapıyorsun?"

"Seni düşünüyordum."

"Bak buna oldukça memnun oldum. Ne düşünüyordun peki? Yoksa sevgilim hemen özlemiş mi beni?"

"Özlemiş ollamaz mıyım? Ayrıca şey..."

"Evet?"

"Bana gelebilmen mümkün mü?"

"Sana mı? Daha yeni ayrılmıştık halbuki ama...neden olmasın? Yalnız bir sorun yok değil mi?"

Yemin ederim içine doğuyor bu adamın...

Karanlığın Prensleri  3 - "Şeytanın Melezi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin