65|Hislerine tercüman olamamak

354 43 3
                                    

İçerideki Nanren, Yun'un ciddiyetinin aksine tüm beyni evren kadar boştur. Kapıya cahilce yaslandı ve aptal aptal oturdu. O kadar suskundu ki idrak yeteneğini kaybetmişe benziyordu.

Her şeyin ötesinde, kızlardan hoşlanmamak ne anlama geliyordu ? Gerçekten o anlamda mıydı? Gerçekten ?

Ya da belki de sırf onu ikna edip basimdan savmak için öylesine söylenen sözlerdi?

Hayır, hayır, Yun bunun için ona yalan söyleyecek biri değildi. Hem ne diye yalan söylemeliydi ki? Başını salladı ve az önceki durum aklına gelince boynuna kadar kızararak, başını yere gömmek isteyecek kadar utanç duydu. Öyle rezil bir duruma düşürmüştü ki kendisini, eğer önceki hayatında önünde salya sümük ağlayan ve sevgisi için resmen yalvaran bir aptal olsaydı o sinir ve iğrenmeyle onu oracıkta öldürerek bu saçmalığa tek seferde son verip vermeyeceğini garanti edemezdi.

Elbette, onun sevdiği kişi farklıydı.

Belirsizce göğsü kabardı ve gurur duydu, onun Yun'u olsa onun kadar saldırgan olmazdı! Kesinlikle sinir bozucu bulduğu birini tek seferde öldürmektense o kişiyi 18 nesline kadar ona küfür edecek dereceye getirirdi...

Aniden ürperdi.

İki eline yüzünü gömdü ve mırıldandı.
"Ne düşünüyorum ben ya..."

Ellerini yüzünden yavaşça çekti ve boş boş ellerine baktı. Dudağını büzdü ve sert bir tonda kendi kendine konuştu.
"Nanren kendine biraz saygın olsun!"

Nefesi sığlaştı ve dudaklarını büzerek bakışlarını ellerinden yere kaydırdı. Başı öne eğikti ve çökük bir görünümü vardı. Ruh hali düşüktü, kendisini garip ve kötü hissediyordu.

Önceki hayatı ondan oldukça uzak ve bu o kadar da yakın gibidir. Unutmaz ve unutmaya cesaret edemez.

Doğduğundan beri şanssızdır. Ailesinden ayrı düşer ve kendini bildi bileli sahipsiz bir yetim zanneder. Zayıf ve güzel görünümü nedeniyle diğerleri tarafından hedef alınır. Daha en başta, çocukluğundan başlar. Kızlar güzel yüzü nedeniyle kıskanır ve erkekler tarafından sürekli sözlü tacize uğrar. Bunlar yaşanırken daha 10 civarı yaşlardadır.

Kendini bildi bileli yanlızdır, bu nedenle sosyal ilişkide bilgileri sıfırdır.

Onu evlatlık alan pek çok aile 1 haftaya kalmadan geri bırakır. Tekrar tekrar, kullanılıp atılan bir maldan farksızdır. Sözde 'sahipleri' onu sevmez ve yetimhanedekiler kimse onu istemiyor diye dalga geçer.

İşlerini zorlaştırırlar, yemeğini yere atarlar, kıyafetlerini yırtarlar ve yaptığı yaramazlıkların tüm suçunu ona atarlar. İnkar edemez bile. Kimse ona inanmaz.

Küçüklüğünden aşılanan özgüven eksikliği ve aşağılık kompleksi katlanarak artar.

Daha sonra sevecen bir aileye denk gelmesi omun için bir şanstı. Ne yazık ki güzel günler çok sürmedi. Göz göre göre aile üvey amcası tarafından ölüme yollanır. Küçük yaşta bunu bilmenin ama anlamamanın, söylemeye korkarak suskun kalmanın ve daha sonra gerçeği öğrenince sonuçla yıkılmanın acısı tarif edilemez. Her gece kendini suçlar ve düşünür, eğer başka şekilde davransaydı, eğer korkmasaydı sonuç değişir miydi ?

Ama ona kimse inanmadı ve o zaman da inanmayacaklardı...

Amcası, ailenin mülkünü üzerine edinmesi üzerine onu gözünün önünden ayırmadı. Bir daha cinayete teşebbüs etmeye cesaret edemedi, bu zaten çok şüpheliydi. Ailesinin davası ise, yeraltı çeteleriyle olan ilişkisinden dolayı kolayca örtbas edildi ve olaya tamamen bir kaza süsü verildi.

Eternity: Universe of the Dead (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin