22|itiraf(2)

251 24 8
                                    

Bu şekilde Yun itiraf etti.

Bayağı rahatlamıştı.

Ama Hofan hiç de öyle değildi. Öleceğini hissetti, aniden ayağa kalkıp bağırdı.
"Ameliyat mı oldun ?!" Ses tonu uğursuzdu.

Zaten torununun bu olaylarına alıştığını düşünürdü, yanılıyordu. Yun utanmazlık seviyesinde katlanarak artan bir ivmeyle resmen uçuyordu.

"Hayır" Yun iç çekti. Ilk sefer annesi de yanlış anlamıştı.

Kısaca önceki hayatında kız olduğunu özet geçerek açıkladı.

Konuşmadı bittiğinde Hofan çöker gibi kanepeye oturdu.

İki avucunun arasına başını aldı ve söylendi "Senin gibi torunumun olduğu güne lanet girsin-"

Yun gözlerini devirdi ve homurtularını dinledi.

"Evladım bu şimdi mi söylenir! Az daha yavrucak Nanren'in üzerine gidilecekti, bunu kabullenmek ne denli tereddüt ettiren bir olay haberin var mı-!"

Hodan bir an duraksadı.

Keskin gözlerini birden çevirip kısarken "Yoksa- deme Nanren bilmiyor"

Yun suçluluk duygusuyla burnunu ovuşturarak bakışlarını kaçırdı.

Hofan derin nefesler alarak kalbini tuttu "Kalp ilacım, kalp ilacımı getir!"

Yun ikinci bir göz devirmesini yaparken iç çekti.
"Dede, benden daha sağlıklısın" ses tonu bir miktar hor gördü.

Hofan öksürerek ellerini göğsünden indirdi ve ciddileşti.
"Yani, kimliğin ve diğer prösedurleri halletmem adına geldin değil mi ?"

Yun başını salladı.

"Elbette! Seni hayırsız torun, bu mesele olmasa mezara kadar götürecektin bunu değil mi!!" Hofan tekrar basının ağrıdığını hissetti şiddetlice.

Alnından patlayan şiddetli damarları ve titreyen keçi sakalıyla biraz komik görünüyordu ki Yun'un dudakları seğirdi.

"Her neyse dede, babama sen söylersin. Yemek için ayrılmam gerek" saate bakarak ayağa kalktı.

Yun için bu abartılmasıgereken bir mesele değildi. Sadece bir kelime değişikliği. Hayatına büyük bir etki etmeyecekti.

Hofan sinirle dilini ısırdı ve ardından suratını ekşiltti.

"Şu hergeleye de bak! Şuna bak! Evde yemek hazırlayıp bekleyen biricik eşi varmış da, onu bekletemezmiş! Seni eşek sıpası!"

Koltuğuna yaslanırken homurdandı.
"Tsk tsk, gençlik bitmiş. Bizim zamanımızda böyle miydi! Saygı vardı saygı! Çiftler birbirinin gözüne bakmaya utanırdı, şimdi gelmiş sevgilerini gözümüze gözümüze sokuyorlar!"

Yun kapıyı kapattı ve alnındaki teri silerek kaçarcasına gitti. Biraz daha geç kalsa sopa kafasına fırlatılabilirdi!

Dedesinin babasına açıklayacağını düşünerek ilerledi. Elbette kendisinin söylemesi daha iyi olabilirdi ama bunun gerçekten o kadar ciddi ve anlatılması gereken bir şey olduğunu düşünmedi.

Nanren'in usulca onu beklediğini düşünerek adımlarını hızlandırdı.

Farkına varmamıştı ama, evde bekleyen birinin olduğu düşüncesi adımlarını daha neşeli kılar olmuştu.

Öte yandan Hofan küçük torununa uzunca söndükten sonra bir an kaskatı kesildi.

Zihninde neredeyse önün ve oğlunun karbon kopyası olan o keskin yüzü belirdi.
"Bu yalan olmalı, benim sevimli küçük torunum böyle uyuz bir piç olmamalı, evet, hastanede bir başkasıyla karışmış olmalı!"

Kız ?

Dalga mı geçiyordu?!

Ne keskin yüzü ne de kuvvetli görünen kolları... Belki figürü biraz daha inceydi lakin hayvan gibi güçlüydü! Bu küçük şeytan prensi, bir dişi prensesti! Kahretsin! Bunu sindirmek çok zordu ve kesinlikle beyni hazımsızlık çekiyordu!

Pekala, gelini de güçlü bir kadındı. Ama Yun, cinsiyeti aşmış derecede, erkekler arsında bile nadir bulunan bir yetenekle!

Sorun cinsiyeti değildi, sorun hala bu torunu kız olarak düşünememesiydi!

Kahretsin!

Akşam, Rance eve geldiğinde üzerine süratle gelen bastondan kılpayı kurtuldu ve babasına sorunun ne olduğunu sormak istedi. Ama o soramadan babası kükredi.

"Ne iyi oğul doğurduğuna bak! Bah- bu kız olmalı-!"

Rance "..."

Hiç-bir şey anlamamıştı.

Hofan sinirle olayı özet geçene kadar.

Bir süre sonra baba ve oğul aynı ifadelerde kanepede hayatı sorgulayan bir ifadeyle felç geçirmişti.

-Devam Edecek-

Eternity: Universe of the Dead (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin