21|itiraf(1)

228 22 3
                                    

Birkaç günün ardından, Yun bitmemiş işlerini halletmek adına dışarı çıktı. Bu arada Üniversiteye de uğramalıydı.

Dönüşte de eve uğrayıp ailesiylecinsiyt meselesini açıklığa kavuşturması gerektiği düşüncesiyle kaşlarını kırıştırdı.

Basını kaldırdı,maskesinin düzgün olduğunu anladıktan sonra okula doğru yürüdü.

Tanınmamak adına maske kesinlikle gerekliydi. Lâkin ikonik beyaz saç ve mavi gözler tüm dikkatin odak noktası haline gelmesi için geçerliydi.

O sırada önune basketbol topu yuvarlandı. Başını kaldırdığında tanıdık bir simya gördü ama tam hatırlayamadı.

"Tuan Lu! Acele et!"

Çocuk topu alıp geri dönerken Yun karmaşık bir ifadeyle okula baktı.

Eğer kimliği açığa çıkmasaydı iyi bir üniversite hayatı deneyimleyebilirdi. Lâkin dürüst olmak gerekirse para icinokumaya ihtiyacı yoktu, gereken bilgiye ise uzun zamandır sahipti. Onun ihtiyacı olan tek şey sosyal ortamıydı ama o da kimlik sorunu nedeniyle çoktan elenmişti.

Adim adım ilerledi. Telefonu çıkarıp birkaç makaleyi ayarlayarak pdf dosyası halinde hazır etti. Sonuçta buraya düzenli makale akışı sağladığı sürece çalışmasa bile hesabına para yatmaktaydı ve bu durum onu iş arama sıkıntısından kurtarıyordu.

Dahası, Nanren'i şımarabilmek için paraya ihtiyacı vardı.

O, aynı düşünceyle Nanren'in de çılgınlar gibi iş dünyasına atıldığından habersizce ilerledi ve kapıyı çaldı. Ardından yavaşça açarak içeriye adım attı.

Bu sırada zaten bir masada toplanan ve hararetle önündeki belgeyi tartışan grup hemen bakışlarını çevirdi.

Onu görür görmez av bulmuş kurt misali gözleri parlıyordu. Tamamı heyecanla çevresini sararak, merhaba bile demeden elindeki belgeyi sundu ve "Vu sonuç yanlış değil mi ?" Hemen destek almak istercesine soru yağmuruna tutuldu.

Yun şaşırmadı.

Sonuctaburaya her geldiğinde bu türlü bir karşılama seremonisi görürdü.

İnce ellerini uzatıp kağıdı aldı ve başını odaklanarak eğdi.

Çok geçmeden "Varılan sonuç doğru ama yanlış yol izleniyor-" eline kalemi alarak açıkladı.

Önündeki yaşlı grubu bir grup ilkokul öğrencisi gibi kıpır kıpırdı.

Kısa süre geçmeden işler halledildiğinde isteksizce " En azından bir çayımızı içseydin" diyerek somurttular ve sonunda uğurlayarak ayrıldı.

Banka hesabındaki bakiyeye bakarak bu miktarın gerçekten bir süre ona yeteceği düşüncesiyle ilerledi.

Önceki hayatında bu rakam bir hayaldi.

Ama şimdi şaşırmıyordu bile. Bir süre önce yasa-dışı işlerde neredeyse 'para s.çmak' deyimini gerçekleştirecekti.

En sonunda evinin önüne geldiğinde cep telefonunu kapatıp cebine koydu ve ayakkabılarını çıkarıp ayakkabılığa ayarlarken zile bastı.

Kısa sürmeden kapı çalışanlar tarafından açıldı.

Hâlâ bir süre bu kalabalık eve yabancılık çekip alışamadığını düşünerek içeri geçti.

Sonuçta evde sadece o ve Nanren mevcuttu ki tüm işler ikisi tarafından hallediliyordu.

Özellikle Nanren, yemek konusunda seviye atlamıştı.

Yun içeri girerken bir süre yürüdü.

Bir an nostaljik hissetti.

Bu eve ilk geldiğinde ailesini yabancı bilerek, ev bile buz mahzeni gibiydi onun için. Ama şuan aynı ev tatlı bir bahar havası etkisi yayar.

Elbette yazın sıcaklığı görmezden gelinirse.

Neyse ki klimalar bu işi çözmüştü.

"Dede" selam vererek salona ilerledi ve koltuğa oturdu.

"Babam nerede ?"

Hofan omuz silkerek bilmediğini belirtti, ardından keçi gibi gözüken sakalını ovarak ona kısık gözlerle baktı. Şüphesiz hareketi nedeniyle kurnaz dolandırıcıları andırıyordu. Halbuki aklından geçen tek şey bu uğursuz torunun bu sefer hangi soruna neden olacağıydı.

Yun bakışlarıyla bir an daha önceki sorunlu halini hatırlayarak utandı ve öksürdü.

Dahası bu cinsiyet meselesi, bir başka konu ayrı bir sorundu.

Annesi zaten biliyordu bu nedenle kısaca dedesine ce babasına söylemesi yeterliydi.

Biraz gerilerek ağzını açtı.

"Dede, ben erkek değilim"
Konuya anı girişi, Hofan'ın kendi nefesinde boğulup deli gibi öksürmesine sebep olmuştu.

-Devam Edecek-

Eternity: Universe of the Dead (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin