60|ilk hatıralar:ilk hayat

335 36 16
                                    

Hava güneşlik ve neşeli. Dışarıdaki sıcaklık iç ısıtır ve insanları istemsizce olumlu bir ruh haline büründürür.

Büyük bahçede öğrenciler tamamen dışarıdadır ve birbiri ardına kalabalığın neşeli sesleri iç içe geçer.

Okul kutlama yapıyordu ve herkes dışarıda toplandı. Dışarıdaki kalabalığın aksine okul terk edilmiş bir şekilde bırakıldı.

Koridorlar boş ve ıssız.
Sanki güneşin o sıcak ışınları buraya ulaşamıyor gibi. Koridor soluk mavi ve griye boyalı.

Pencereden yansıyan hafif ve zayıf ışık tozları gösterdi.

Yere yansıyan ışıktan ötede, siyah ve kullanmaktan yıpranmış soluk renkli ayakkabılar ve onun sahibi göründü. Işıkla temas etmiyor gibiydi ve sanki tüm vücudu ruhuyla birlikte koridordaki karanlığa gömüldü.

Sığ nefes alış veriş sesleri, ifadesiz bir yüz ve o kısır uğursuz gözler.

Siyah saçlar düzensiz bir şekilde salındı. kıyafeti ve görünümü baştan aşağı paspaldı. Gözlerinin altı çökmüş ve uğursuz bir şekilde morarmıştı, ama o uçurum kadar siyah gözlere uyum kattı.

Soluk beyaz ten, düzensiz ve ne zaman utulendigi belli bile olmayan üniforma.

Sessizce pencerenin önünde durdu kız.

Dışarının heyecanının aksine, tüm dünyada terk edilmiş bir görünüm. Gözleri birini hedef alırcasına kısıldı. O uğursuz ifade, fısıldadı. "Sadece bekle. Bu oyun değil. Oyunda bile ağır kayıpların olduğu bir oyun. Uğruna canımı ortaya attigim, geleceğimi harcadığım bir hareket. Tek seferde...işlerini yilani urkutmeden bitirmeli.. ama yavaş yavaş da çökmeleri için darbe vermeli, umutsuzluk tattırılmalı..."

O resmen hayattan varlığını soyutlayan vücut avını hedefe kitliyordu.

***

Eve geldiğinde iki çocuğun kendine koştuğunu görmek.

"Abla"

"Sonunda geldin"

Sert yüzü sonunda biraz rahatladı ve her zaman donuk bir acı kalp biraz yumuşadı.

"Evet" hissiz ses tonu kısık ama hassasiyet barındırdı.

İki küçüğüne baktı.

O evin en büyüğüdür. Bu nedenle, hem anne ve babası mezarında rahatca yatabilsin diye hem de kardeşlerini koruyabilmek adına bu belirsiz unsur ve tehlikeyi yok etmeye kararlıydı.

Böyle bir düşünce yapısıyla uçuruma sürüklendiğini ve kurtarilamayacagini biliyordu. Geleceği mahvolacaktı. Ama zaten, belli belirsizce canını verebileceğini bile hissediyordu bu uğurda.

Tehlikeliydi, ölesiye tehlikeli.

Kendini kurban yapmıyordu. Bu sadece, meselenin hayatının tehlikede olduğu unsura kadar ulaşmıştı.

Kafası şişli gibiydi ve anı vuran ağrı başını tutmasına sebep oldu. Cebinden çıkardığı ilacı bir seferde yuttu ve suyu içti.

Iki kardeşi selam verdikten sonra odevlerini yapmak için döndü.

Reşit olduğu ilk zamanı düşündü. O ay, hemen kardeşlerini yasal olarak himayesi altına alabilmişti. Ama saftı, çok çalışarak üniversite sınavına gideceğini düşünebilecek kadar. Elbette iyi bir akademik geçmiş iyi bir kariyer geleceği demek olabilirdi. Ama onun gibiler için değil.

Ailesinin durumunun zamanla daha da ciddi olduğu her an yavaş yavaş ortaya çıktıkça. Elbette, canını alacak durum ne kadar basit olabilirdi ?

Okul vakit kaybıydı ve başlarda yüksek tuttuğu notlar ve ciddiyeti baştan yerlere çakıldı. O bir anda umutsuz öğrenciler arasında kendini buldu. Şaşırmadı.

Çünkü sadece amacı düşmanına yaklaşmaktı.

Her şeyden önce bilgi gelir ve bu aptal kız iyi bir kaynaktı.

'Uvli'

***

Onun için artık, paranın nereden geldiği önemli değildi. Ipin ucundaki yaşam, onurdan daha mı değerliydi? Kendisine bile bakamazken etrafındakiler başkalarına olan iğrenç sempatisini görüp güler ve belki alay eder. Açıkça o, hepsinden daha beter bir haldedir ve başkaları onu görüp kendi haline şükreder.

Açıkçası Uvli'nin ailesi aptal ve açgözlüydü. Tedbir vardı ama daha çok kibir boyadı gözlerini. Para hırsı ile zevkten dört köşe olurken küçük kızları Uvli çoktan ağa takılmıştı bile.

Ona para verir ve postaneye gitmesini ister. Yun, yiyecek ve içeceklerine ufak ufak bir göz serper. Yasa dışı değildir ama reçeteli bir ilaçtır bu. İçindeki bileşenler zihne yavaş yavaş pus düşürür.

Bununla kalmadı, Uvli ailesine yiyecek bir şey götürmeyi sevdiği için azar azar, şüpheye mahal bırakmadan yaptı. Yan etkileri uzun vadede ölümcüldü ama bu daha ilk adım sayılırdı.

Tehlikeli işin içinde olsalar bile uzun zamanın sessiz varlığı gerilimi gizler ve şüpheyi azaltır. Böylece insanlar daha da gevşer. Ve ansızın, ne olduğunu anlamadan sıkıca dolanırlar tuzağa.

Önce ailesinden başlayıp yavaş yavaş ipucu bulma adımına kadar... Uvli'nin abisinin iğrenç bakışlarının onu hedef aldığını görene kadar, umursamadı ve durumu lehine kullandı.

Kelbi ve ruhu çoktan ailesiyle gömülmüştür ve o açıkça yürüyen bir cesetten farksızdır. Sonunda ana mekan, şans eseri onun  tarafından keşfedildiginde eline oradaki silahı alıp orayı kana bulmaktan çekinmedi.

Bu o kadar gerçek dışı bir his ki sanki oyun oynuyordu ve ölümün soğuk nefesini hissedemedi. herşey bittip sona erdiğinde ve gerçeklik yüzüne ağır bir tokat indirdiğinde. Gözündeki kusursuz plan bir an ne kadar aptal olduğunu hissettirdi. Korktu. Yüzleşmekten. Gerçekten. Kaçmak istedi katıl etiketinden. Pişman değildi ama içinde buruk, atamadığı bir huzursuzluk boğazına sıkışmış gibiydi. Sonunda enkazların altında kalarak can verdi..

***

Uvli uzun bir rüyadan uyanmış gibi, çökük bedenini ağırca hareket ettirdi.

Ne zaman başladığını bilmediği gözyaşları yüzünde kurumuştu, parmağıyla övdü ve kuru boğazı rahatsızca yutkundu.

Basını kaldırır ve dışarıya bakar. Güneş yoktur ve hava kapalıdır belki ama kuşların cıvıltısını saklamaz. Sakin ama huzurlu.

Inancsizlikla ellerine baktı.

Hareket etti!

O bedenini kontrol edebiliyor!
Gözleri genişledi ve hızla yatağından kalktı. Kapıyı açıp da ailesinin karşısına çıkana kadar, güçsüz bacağı hızla güçten kesilip yumuşadı.

Gözlerini yumdu ve o an olse bile küskün olmayacağını hissetti.

Yüzü yumuşadı ve solgun dudakları titrekçe aralandı.
"Teşekkür ederim, teşekkür ederim.."

-Devam Edecek-

Eternity: Universe of the Dead (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin