17|Aile ziyareti (2)

228 22 1
                                    

Bir şekilde Nanren sokaklarda hayatta kalmayı başardı, yetimhanede ayakta durmayı başardı ve hala amcasının yanındayken bile bir şekilde en azından akıl sağlığını bozmadı. Ama parçalandı. Ve sonunda kırık cam parçası gibi o da çevresini parçaladı.

Şimdi belki de tüm keskin kenarlarını düzgünce sakladığı içindi belki de aktör olduğundan, ya da ömrü boyunca yaptığı doğal oyunculuktan, bu fark edilmiyordu. Lakin, bunu hiç hissettirmediği anlarda bile ağır bir atmosfere sahip olurdu. Ölümün ağır nefesi gibi ağır depresyon kokardı.

Ama zamanla bu yumuşadı.

Bu apaçık belliydi.

Nanren özellikle ondan saklanırdı.

Ekranda, aktör olduğu zaman röportajlarda ya da iş yaptığında ne kadar sakin ve ciddi. Keskin ve baskın ise, kendisine o kadar yumuşak davranırdı. Belki de sadece savunmasız yanını ona açığa çıkardığındandı. Dışarıdan çelik gibi görünen zırhın altı aşırı kırılgandı ve bunu ondan başkasının yanında göstermeye cesaret edemiyordu.

Yun, aklı karmakarışık bir şekilde afallayarak boşca baktı.

Aslında o asla Nanren'e özel davranmamıştı. Nanren en kırgın olduğu zamanlarda ise duygusuz bir şekilde onu terk etmişti. Bu durumda hala anlam veremediği bir bağımlılıktı bu. Neden ? Sevilesi biri hiç değildi, ona iyi de davranmamıştı, öyleyse neden ?
Omzunda el hissettiğinde irkildi. Başını çevirip Nanren'e baktı. Nanren ne düşündüğünü soramadan o konuştu.

"Neden ?"

Gerçekten anlayamadığını hissetti.

Nanren anı soruyla afalladı.

"Sana hiç iyi davrandığımı hatırlamıyorum. Öyleyse nereden geliyor bu sevgi?"
Bu sürekli aklını durmaksızın kurcalayan bir soruydu.

Nanren omuz silkti ve gülümsedi.

Yüzünde kiraz çiçeği gibi bir gülümseme açıyordu.

"Ben de aynı soruyu kendime çok sordum" Nanren dürüstce yanıtladı.

İlk defa, ona aşık olduğunu ve bir veba gibi bundan kaçmaya çalıştığı zamanlarda gece gündüz bunu düşündü. Ama bazı şeyler öyle çok belirgin olmasına ve özellikle bir nedene ihtiyaç duymaz. Hayatın doğal ihtiyaçları gibidir ve olmayınca insanı rahatsız ve tedirgin eder.

Sadece şunu itiraf edebilirdi. Onsuz asla yapamıyordu. Ve hangi ara ona nasıl bağlandığını da inan ki hiç bilmiyordu.

Hastane yatağında yatarken mi ? O zaman onu ilk defa görmüştü. Daha önce de aşırı merak ile nasıl biri olduğunu düşünürdü. Gördükten sonra o yüzden büyülendiğini itiraf etti. Lâkin hiçbir yüz insanları bağımlılık derecesine çekemezdi.

Ve sonra...

Yun kendisine ait bir hissiyatı olan biriydi. Her insanda olduğu gibi kendine özgü havası vardı ve bu taklit edilemezdi.

Nanren onu gördüğünde altın kafese tıkılmış bir kartal gibi hissetmişti. Kanaryaların tıkıldığı yer olan türden. Keskin pençeleri pranga ve zincirleri çekiştirdi ama sadece deriden kan akarak kendini yaralamaya başardı.

Intihara ilerlese bile göz göre göre, bu ona zarar verse bile inatla çırpındı ve çırpındı. Sonunda altın kafesi parçaladı ama kendisi de yıprandı.

Nanren, daha önce hiç bilmediği şeyi hissetti o an. Mücadeleyi hissetti. İlham aldı ondan. Ve ilk defa özgürlüğün tatlı tadını gördü. Ondaki özgüven, kendisini büyülüyordu bir şekilde. Tüm eksik yönlerini tamamlıyordu sanki. Ama daha da ötesi. Daha önceki ıssızlığını süpürdü götürdü.

-Devam Edecek-

Eternity: Universe of the Dead (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin