77|Utanç verici bir an

272 26 17
                                    

Her bir dokunuş ruhunu titretir ve teslim olma düşüncesiyle, her şeyi ona sunma dileğiyle doldurur.

Nanren ne olduğunu, ne dediğini, ne yaptığını, ne hissettiğini bilmiyordu. Sarhoş gibiydi, başı dönüyordu, tüm hisler ve duygular birbirine giriyordu doğu mu batı mı, kuzey mi yoksa güney mi ? Yönleri bile söyleyemiyordu, sadece ruhunun sömürüldüğünü ve kalbinin patlayacak kadar sertçe atarken tüm vücudunun ürperti ve belli bir zevkle titrediğini biliyordu.

Belki de bu heyecan ve boğulma ona çok yoğun geldiğindendi, midesinin ısındığını ve bir süredir uykuda olan şeyin kontrolden çıkarak kabardığını bile fark edemedi.

Yun, istediği cevabı almanın verdiği memnuniyetle doğruldu ve zavallı Nanren, itaatkar bir şekilde neyi itiraf ettiğinin bile farkında değildi.

Ama, kaba etine ve uyluğuna bastıran sert cisimle dondu ve bir an beyni boşalarak hareket bile edemedi.

Zihni tamamiyle boştu.

Vücudunun altındaki aptal ve saf görünümlü bu surat, aslında canavar gibi yıkıcı bir silah taşıyordu-öhöö!

Yun doğruluğunda belli bir adam titreyerek inlemişti ve Yun ellerini sıkmaktan damar çıkan, patlamakta olan bir görünümle hızla ayağa kalkıp doğruldu. Kuyruğuna basılmış kedi gibi tepki verdi ve hızla uzaklaştı.

Oh, o kadar uzun hayat yaşadı, bir erkek bedeni bile oldu ve ...ve!!!

Buna rağmen o hala saf bir kişidir.

Gördüğü sadece kendi bedenidir ve herhangi bir düşünceye de sahip değildir. Ama saf olmasına rağmen bunun ne olduğunu biliyordu, aptal değildi!!

Yun ilk defa korku, heyecan, karmaşa ve bilemediği yoğunlukta duyguyla doluydu- eh biraz da pişmanlık. Buna sebep olan kendisiydi ve bunu fark etmemişti bile!

Suskundu, suskundu ve hiçbir şey yapmadan kaçarcasına oradan ayrıldı!

Şuanda onun yüzünü görmek istemiyordu, düşündüğü sürece bu utanç verici anı onu daha da karmaşaya sokacaktı ve dahası...

Oh, niye garip bir şekilde şirin hissediyordu ?!

Yun değiştiğini hissetti, farkında olmadan bir akıntıya kapıldığını ve işlerin çoktan onun  elinde olmayan bir karmaşaya sürüklendiğini.

Ve aptal Nanren'in itirafı, onu daha fazla suskun kılıyordu.

Ama daha fazlası!

Binlerce yıldır gömülü olan kalp canlanmış gibidir,  kimliği bilinmeyen bal ve tatlılıkla doludur ve garip bir heyecanla beklenti duygusudur.

Gözleri titredi, orada, o garip çölde hissettiği yanlızlık ve hüzün, uzun zamandır biriktirdiği hissin bir başka çöküşüyse, şimdiki sadece garip bir karmaşa o zamanki dinginliği bozan bir şeydir.

O anki boşluk ve yanlızlık, onun varlığıyla bir anda kalbini doldurulmuş ve hayatı anlamlı kılmış gibiydi.

Bu açıkça, göle atılan büyük bir taş gibiydi, dalga dalgaları uyandırdı ve uzun zamandır ufak ufak sarsılmaya başlamış, dingin gibi görünen kalp bir anda coşkuyla parladı.

Elini göğsüne koydu yavaşça, avuçlarının altındaki kalbi, bir ayıyla boğuştundaki kadar kaotikti, ama zihni, boğuşma anındaki o sukunetten çok farklıydı. Bir gök gürültüsü, uzun süredir demlenen şarap gibi, yavaş yavaş önce hayatında sonra kalbinde yer al bu adam, bir anda, bir anda varlığını resmen atom bombası atarak tazeledi!

Sorduğu soruya aldığı cevap, düşündüğünden çok çok farklıydı.

O an ellerinin altındaki yüzü, küçük bir çocuğu yatıştırır gibi okşadı ve ses tonunu bir çocuğu kandırır gibi, ikna eder tonda yumuşattı.
"Söyle bana ne düşündün?"

Eternity: Universe of the Dead (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin