01|Gerçeklik

1.2K 101 49
                                    

Birgün sadece öylesine sormuştu Yun, albümdeki fotoğraflara bakarken.

"Büyükannem nerede ?"

"Büyükannen?" Elena tekrar etti. Ardından dediklerinin mantıksızca olduğunu fark etmeden gülerek "öyle biri yok" diye geçiştirmişti.

Ama Yun bunun peşini bırakacak değildi. Aynı soruyu dedesi Hofan'a da sordu.

"Eşim mi? Hiç olmadı ki"

O an dayanamayarak ağzından kaçırmıştı "Çocukları tek başına mı yaptın !" Elbette soru değil kahrediyordu.

Hofan "Seni görgüsüz veled!" Yerinden kalktığında Yun çoktan oradan tüymüştü bile.

O zamanlar daha Nanren'in olmadığı ve buraya geldiği ilk zamanlardı.

Ama bu anı, beyninde yer etmişti.

Işte o andan itibaren şüpheleri filizlenmişti.

Nasıl bir şey, istediği gibi diriltebilir istediği gibi zamanı geriye alabilir ve istedigi kanunları koyabilirdi ? Bu kurgu evreni de dahili.

Tanrı benzeri bir canlı?

Ama hayır, burada hatalar mevcuttu. Sanki bir oyunun içerisindeki bugları buluyordu.

Burası, gerçeklik, nasıl bir yerdi ?

İlk geldiği zaman yüklediği romanlar ikinci hayatında da vardı. Demekki o zamanki hareketleri de bu dünyada da bir hata olarak mevcuttu. Zaman geriye alınsa bile.

Sistem gibi bir yapay zekanın varlığı.

Minions World ? Shura'nın şirketiydi ama bunu kalkan olarak kullanarak ona yaklaştılar.

Ayuyan isimli kız bile, aslında onu tanımıyordu. Halbuki iletişime geçmişti onunla. Ailesinin gerçek ailesi olduğunu söyleyerek şirketin temsilcisi olarak.

Buz pateninde, Naraf piste sadece 3 defa çıkış olmasına ve Yun sıkı ve sert bir eğitim almış olmasına ragmen, neden Naraf'a kaybetti ? Ya da Mei'nin aniden neden Naraf'a karşı duyguları oluştu ?

Bedenindeki bu ani yorgunluk nereden geliyordu? Dahası unutkan olmaya başlamıştı...

Mei'nin duygularını değiştirebilecek kadar, onun sağlığı ve yaşamasını etkileyecek kadar...

Daha pek çok ince detay...

Burası, tıpkı hayatın similasyon olduğu teorilerine benziyordu. Dahası internetten araştırdığına göre böyle bir teori çıkmıyordu.

Birilerinin bu dünya üzerinde erişimi ve yetkisi vardı.

Bilgileri gizleyebiliyor, insanların duygularına müdahele edebiliyor, kaderlerini yazabiliyor ve Tanrıcılık oynuyordu.

Bunu düşündüğünde, tedirgindi. Bunu asla şansa bırakmadı kendisi el attı.

Yaşanan her şeyin nedeni basitti.

Kurgu kendini yenilemeye başlamıştı.
İste bu nedenle, Kötü karakter Yun ölmeli ve Nanren serinin ya kötüsü olmalı ya da o da, görevini yerine getiremeyen biri olarak ölmeliydi!

Yun, vakit kazanmanın tek yolunun 'ciddi bir kötü' olmaktan geçtiğini biliyordu. Bu nedenle rolünü oynadı ve Nanren'i terk etti. Ama gizlice onun kurtulduğundan da emin olmuştu. Aslında onu terk ederken hiçbir şey hissetmiyordu ve her şeyin planı doğrultusunda ilerleyeceğinden emindi.

Yaptığı hiçbir şeyden pişman değildi.

Belki gözünde ona ihanet etti belki de...

Her neyse.

Mei bile aniden Naraf'a hisler besledi, ya da kendisi duygularını yitirdi. Hepsi bu dünyanın kendi kendini kurguya göre onarımı ise, Nanren'in ona karşı olan duyguları da 'oynanmış' olabilirdi. Sonuçta her şey...

Ah, kaybetmeye mahkumdu.

Bu nedenle direk onlara savaş başlattı!

Madem onu öldüreceklerdi...

Canı her an harcanabilecek bir oyun karakteri ise, bu karakter olarak dünyayı çökertecekti.

Xx...yapay zekâ, zaten programlanmıştı. Her şey, onun ölümüyle başlayacak bir yedek plandı. lakin tahmini doğru değilse bir boşa hazırlıklı, ama Yun işleri şansa bırakmayı sevmezdi. Kesinciydi, bu planı baştan kurdu.

Şimşek nedeniyle mor parıldayan mavi gözleri solduğunda, yeni bir kıyametin başlayacağından habersizce...

Tek kelimeyle tanımlanacak olsaydı, zeki değil "hasta" olarak tanımlanırdı, doğru belki de insanlar arasında en çok hasta olan oydu. Akıl hastası?

"Haha..."
Ölürken gülüyordu, nihayetinde yine analizleri onu yanıltmadı.

Ve yine, planları onu yarı yolda bırakmayacaktı.

İsyan ediyordu.

Bu bir, Tanrıya başkaldırı.

Lâkin isyan etmek ne işe yarardı ?
Ölüm anında...

Tüm dünyayı ele geçirmek, bozmak ve ellerinden almak!

Butün düzen bozulacaktı ve Yargı, hüküm veremez hale gelecek, Tanrı gücünü yitirecekti
"Benimle dalga geçmek güzel miydi ? Sizinle oynama sırası bende" diye düşündü.

B planı onlara olan hediyesiydi.

Boşuna onca süresini masa başında geçirmemişti.

Sadece ölmeden önce biraz duyguları anlamak istemişti. Başarısız olduğunu kabul ediyor.

Ama...

Bu dünya onun gerçekliğini değiştirdi.

Gerçek neydi ?

Insanlar yalana inandığı zaman artık yalan yoktur, yalanlar birer gerçek haline gelir.
Neyin doğru olduğundan çok, neye inanıldığı önemlidir.

Neye inanıyordu ?

Yaşam nedir ?

Annesini hasta eden de ilacı sunan da bu kişilerdi. Onu güçlendiren ve öldüren de.

Kurtaran ve terk edende.

En başından yanılmadı. Sisteme yanlış düşündüğü için özür bile dilemişti de. Ama haklıydı, bu güce sahip kişiler onunla sadece dalga geçmek amacıyla uğraşıyordu. En başından bunun egolu bir düşünce olduğu gerekçesiyle reddettiği şey gerçekliği haline geldi.

Onun değerleri onlar için bir hiçti. Ayaklarının altına almaktan çekinmediler. Çocukla oynar gibi, umutlarını ellerinden alarak yüksekte tuttular, o uzanıp zıplayarak yetişmeye çalıştıkça eğlenerek güldüler.

İzleyecek olamaması yazık ama sıra ona gelmişti.

Roller değişti.

-Devam Edecek-

Eternity: Universe of the Dead (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin