64|Kızlardan hoşlanmamak??

334 41 1
                                    

Yun apar topar içeriye sürüklendi. Nanren kapıyı sertce kapatır kapatmaz ona yaklaştı ve hızla sordu.

"Ondan hoşlanıyor musun ?"

Yun "..."

Garipsedi ve sordu."Kimden?"

"O kız, Lin Me'den" dudağını büzdü Nanren ve cevabını bekleyerek ona dikkatle baktı.

Yun "..."

"Nanren sen..neyin kafasındasın?"
Tüm gerçekten gülmek istedi ama bunu şimdi yaparsa karşısındaki kişinin kesinlikle somurtmayacağını garanti edemeyeceği için dürtüsünü bastırdı.

"Nasıl olabilir ben..."
Duraksadı ve konuşmadı Yun.

Ah, ben bir kızım demek istedi ama yanındaki aynaya bakışları kaydı. Bir anlık dahi olsa utanır gibi oldu. Çünkü eğer Nanren bunu söylese belki daha inandırıcı olurdu.

"Evet sen ?"
Nanren ise duraksadığını görerek daha da gerildi. Elini yumruk yaparak sıktı ve dudaklarını sıkıca bastırdı. Eğer Yun bunu kabul ederse ne yapabilirdi ki ? Sahip olduğu tüm güven Yunun şu ana kadar yanında herhangi bir kız arkadaşı olmaması ve böyle bir niyete sahip olmamasından geliyordu.

Yun işe elini salladı ve önemli bir mesele değilmiş gibi konuştu. "O benim arkadaşım"

"Ona karşı hiçbir his beslemiyorum"
Elini göğsüne koyarak güvence verdi ama Nanren manik gibi iki eliyle kollarından tutarak gergince ona bakmaya devam etti.

Endişesi hissedilir derecede çoktu ve acelesi Yun'a dahi bulaşır gibiydi.
"Gerçekten ?"

Nanren açıkça hala inanmamış gibi devam etti. "Ama sen, hayır o iyi birisi ve..."
Herkes yakıştığınızı söylüyor, bu lafları yuttu ve söyleyemedi. Nanren Lin Mei ve Yun'un ilk görüştüğü zamanı unutmamıştı. Kamp alanında, herkesin ikisinin yakıştığını düşünmesi, hala bu yorumlar dün gibi aklındaydı ve onu sürekli düşüncelerinde rahatsız edip duruyordu.

"Gerçekten" Yun çok düşünmedi ve açıkça konuştu. Onu böyle tedirgin ve rahatsız görmek, yanlış anlaşılmayı sevmediğinden dolayı açık oldu. Bu meseleyi kullanıp Nanren'in ümidini kesebilirdi ama bu mesele en başından Mei'ye haksızlıktı ve böyle yollardan hoşlanmadı.

Bir yalan pek çok yalan doğurur ve sonra onun başını ağrıtır.

"Ama, ama.."
Nanren hâlâ güvensizdi.

"Yun yalan söyleme" Nanren sesini yükseltti, birden duyguları daha da dengesizleşmiş gibi. Gözleri kızarmıştı ve onu sarsarak devam etti.
"Bana yalan söyleme!"

Sanki gelecekte iki kişinin gülüşerek ona düğün davetiyesini gönderdiği günü görür gibi oluyordu. Daha da dengesiz hale gelen ruh hali sesini titreterek biraz aşırı tepki vermesine sebep oldu.

Yun ise onun tarafından sarsılarak rahatsız oldu. Kaşlarını daha da çattı. Neden yalan söylesin?
"Neden olmasın ?"
Nasıl olur dediği cevabını yanıtladı Nanren.
"Neden olmasın, açıkça herkes diyor, o ve sen-" hala söylenmekte zorlanıyordu.

Hıçkırarak ağlıyordu ve duvar ses geçirmez olmasaydı komşularının polis çağırıp kapıyı kıracağı tahmin ediliyordu.

Yun'un şaşkınlıktan cevap verememesini bir kabul ve göz yumma olarak algıladı ve yere çöktü.

Yun en başından beri gerçekleşen ani sahneye ayak uyduramıyordu ve konuşsa bile ne söyleyeceğini bilemeden afallamış bir biçimde yerinde boş boş sahneye bakabildi.

Nanren ise bu sessizliğin onu daha da delirttiğini hissetti. Bu kısa sürede ne kadar çöktüğünü bir tanrı bilirdi. Aklına her çeşit düşünce geliyordu. Saniyelerde uzun bir yılı betimler gibi geleceği düşünüyordu. 'Abartma' demek istedi 'düşünmeyelim bunu' diye kendini teselli etti. 'Tamam, ne olur ki? Bırak bu saçma meseleyi, zaten en başından son vermeliydin' düşünceleri hızla devam etti 'Zaten en başından beri bu tam bir saçmalıktı'
Dudaklarını bastırdı ve 'tamam' demek istedi. 'Bu meseleyi bırakacağım' ama ağzını açtığında kolayca düşünse bile dile getiremeyeceğini gördü.

Eternity: Universe of the Dead (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin