40|Final: Son Girişim

202 23 3
                                    

Nanren sertçe yatağa bağlandığında işinin bittiğini biliyordu.

Yun çıldırmıştı!

Ve gerçekten de haklıydı-öhöm,  bu sadece tek taraflı bir katliamdı ve Yun sorumluluk duygusuyla başladığı işi bile unutmuştu. Siyah bir bezle gözleri bağlandığında kulağına eğilip "korkma" diye fısıldamıştı. Nanren titredi ve kendi nefesinde boğuldu. Bağırma dürtüsünü bastırmak için dişlerini gıcırdatarak sertçe homurdanmak istedi ama o anda ısırılarak tüm aklı başından alınmıştı.

Bir anda tekrardan tüm vücudu birden alevler içine daldı.

Ve Yun, yatağa uzanmış, başından boynuna kadar kızarmış kişiye suskunca bakarken gözleri karardı.

Bu sefer de, ağlatana kadar bırakmayacaktı.

Ne yazık ki Nanren bu düşünceye dirençliydi. Ağlamanın utanç verici olduğu düşüncesiyle uzun süre kendini tutmaya çalıştı, dudaklarını sertçe ısırdı ve kanın ardından boğuk bir inilti taşarak anında belirsiz atmosferi daha da sessiz kıldı.

Böylece göz yaşları inci taneleri gibi dökülen kadar Yun sapık bir şekilde, ciddiyetinden ödün vermeden devam etti. Acemi olması gereken teknikte çoktan ustalaşıvermişti. O soğuk ciddiyetin altında ise sapkın bir heyecan mevcuttu. Bu doğru, Gün sadece onunla uğraşmaktan ölesiye zevk aldığını hissetti.

En sonunda, iş bittiğinde Nanren belirgin derecede nefesleniyordu ve kılını kıpırdayacak enerjisi kalmamış şekilde yatağa yığılmıştı.

Ölesiye yorgundu ve sadece uyumak istedi.

Kolları ve gözlerindeki bez parçası gevşetildiğinde bulanık gözyaşları arasındaki son derece parlak gözleri görerek sırtında bir ürperti hissetti. Sanki yemeğin yavaşça tadını çıkarıyormuş gibi dehşet bir görünümle. Ve yemek de kendisiydi. Nanren kaçmak istedi. Ölesiye de pişmandı. Niye bu gizli sapkınlığını dürtüklemişti ki?!

Kollar bacaklarına ve beline dolanarak onu yataktan kaldırdı. Nanren göğsüne yaslandı ve çıplak bedeni yüzünden doğur düzgün utanamadı bile. Yunun hareketleri onu utanç denen şey kalmayacak hale getirene kadar perişan etmişti.

Sıcak bir şekilde banyo yaptırılıp bornoza sarılana kadar. Çoktan yorgunluktan kollarında uyuya kalmıştı.

Ve beyaz saf süt gibi tenindeki hafif kızarık lekeleriyle işaretlenmiş bir şekilde tamamiyle savunmasızca kollarında yattı.

Yun yatağı toplayıp çarşafları hallettikten sonra Nanren'i yatağa yatırdı. En sonunda gitti ve lekelenmiş kıyafetlerini çıkardı. Aynadaki haline bakarken bir an duraksadı.

Ne kadar ilerlese ilerlesin. Bu geceki ilişkinin boyutunun tek taraflı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Yani onun kıyafetleri en fazla dağılmıştı. Nanren için atağa geçme şansını bırak, sadece elleri kolları bağlı bir şekilde kemiklerinr kadar yenilmeyi bekleyebilirdi ancak. Kısaca, bir başka gece daha başarısızlıkla sonuçlandı. Cinsiyeti açığa çıkmamıştı...

Ve Yun birden aklına gelen düşünceyle heykel gibi dondu. Ehem, Nanren altta olmanın acısından korkuyor gibi görünüyordu. Ve durumundan da. Belki de ilk olduğu içindi ve belki de bu düşünce ona bilinç altında itici geliyordu. Her şekilde Nanren ölümüne dirençliydi. Tüm gülde mı ağlasa mı bilmiyordu ama her şekilde, bunu açıkça ona söyleyemedi. Yavaşça yanağını okşadı.

Yüzüne indi bakışları. Siyah saçlar kabarmıştı, narin yüzü allıkla lekeliydi ve dudaklar kan damlayacak kadar kızarıp şişmişti. Kalbi bu görünümle birkaç vuruş daha atladı. Yüzünden yavaşça kaldırıp siyah saçlarıyla oynadı. Nemli saçların onu hasta edeceği düşüncesiyle kaşlarını çatarak kalktı.

Bir süre sonra elinde kabarık bir havluyla geri dönmüştü. Saç kurutma makinasını da çıkardı, prize takarak en kısık ve ılık şekilde yavaşça başlattı.

Huzurlu bir şekilde uyuyordu, kara kiprikleri yüzüne gölge düşürdü. Yanakları biraz somuttur gibi şişkindi. Gözlerinin altı ise yorgun olduğunu belirtircesine soluk bir yeşille lekeliydi.

Bu şekilde sakin ve tatlı görünümü bal küpüne batırılmış kadar onu tatlı kılmıştı.

Ve bu ertesi güne kadar devam etmişti. Sinirle Nanren evi terk edene kadar. Yun çaresizdi. Ve ikna edercesine, daha doğrusu kapının önünde kuzuları kandıran bir kurt kadar nazikçe onu ikna etmeyi denedi.

-Bir gün, anne koyun çocuklarını uyardı ve ondan başkasına kapıyı açmamayı tembihledi. Anne koyun ayrılır ayrılmaz kötü kurt kapıya geldi. Usulca çaldı ve şefkatli bir tonda konuştu. "Çocuklar, acın kapıyı anneniz geldi" kuzular reddetti ve sesinin annesi gibi olmadığını söyledi. Kurt hızla kılık değiştirdi ve tekrar denedi. Bu sefer kuzular ona gölgesinin yanlış olduğunu söyledi ve kurt bu sefer de değiştirdi, en kusurlu ve alçak yerlerini gizleyip masum bir ifade ile. Bu şekilde, kuzular yenilmenin kaderinden kaçamadı.

Nanren, ağlamaklı bir şekilde yatağın köşesine büzülürken önüne düşen gölgeye ürkekçe baktı.

Yun sakinleştirici bir gülümseme göstererek onu yatıştırmaya çalıştı.

Ama tıpkı bu gülümsemenin bir zamanlar asker üyelerini perişan edişi gibi boynuna doğru ürperti tırmandırdı.

Keskin sivri dişler ışıkta parıldadı ve ellerinin ucu gölgeye pençe gibi yansıdı. Vahşi gülümsemesi ava dişlerini gösteren avcıdan başka bir şey değildi.

-Final-

Eternity: Universe of the Dead (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin