Toplantı odasına giren Burak hiçbir şey söylemeden masaya geçip, sandalyesine oturmuştu.
"Hilal'e boşuna çıkıştın abi. Bu Bedir denen adam oldukça takıntılı biri. Tufaya gelmemek için her şeyi önceden ayarlıyor. Takıldığı kızları bile..."
Burak sıkıntıyla nefes aldı ve arkasına yaslandı. Ona bakan adamları görünce, kaçışı olmadığını anlayarak "Mesele o adam değil!" diye mırıldandı.
"Yeme beni! O pişkinle Hilal'i bir arada düşününce çıldırmadığını mı söyl..."
"YAĞIZ!"
Burak'ın bağırmasıyla beraber Yağız'ın dudaklarında hafif hüzünlü bir tebessüm belirdi.
"Çok belli ediyorsun be kardeşim! Sen bu kafayla uzun süre dayanamazsın!"
Burak alayla gülümsedi ve "Öyle bir durumda senden ders almaya gelirim. Merak etme(!)" dedi.
Yağız duyduğu cümleyle bir anda ciddileşti. Soğuk bakışlarla Burak'a baktıktan sonra "Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu.
"Senin bana yaptığından farklı bir şey yapmıyorum! Arapların bir atasözü vardır. Men dakka dukka. Eden bulur, yapana yapılır anlamlarına gelir. Senin benden hiçbir farkın yok. Bu yüzden konuşma!"
Yağız, başını sağa sola salladıktan sonra "Hakkımda bir şey biliyormuş gibi konuşma!" dedi tersleyerek.
"Sen de benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun Yağız! O yüzden benim meseleme karışma. Sen zararlı çıkarsın!"
"Ben sadece Hilal'i üzmene katlanamıyorum."
Yağız'ın gayet kolayca ve kendinden emin bir sesle söylediği cümle Burak'ın tepesini attırdı. O kimdi ki Hilal'in üzülmesini istemiyordu! Hangi hakla? Kendini ne sanıyordu?
Öfkeden gözü dönen Burak iğneleyici bir şekilde konuşmaya başladı.
"Niye? Kızla tanışalı sadece 1 hafta oldu. Ne çabuk abilik taslamaya başladın. Abi olmaya dünden razı olduğunu bilseydim çok önceden ,hayrına(!), sahip çıkacağın bir kardeş bulurdu..."
"Ben zaten abiyim... Abiydim."
Yağız'ın kederli bir sesle söylediği sözler, odaya bomba misali düştü.
"Ne?" diye fısıldadı Burak.
Yere bakan Yağız, birkaç saniye sonra başını kaldırıp Burak'a baktı. Gözlerinin kızarmış olduğunun farkındaydı. Çünkü konu Defne'si olduğunda gözleri dahil bütün ruhu ağlıyordu. Tükenen yaşları artık gözünden dökülemese de...
"Ben sadece... O küçük bana onu hatırlatıyor. Koruyamadığımı... Hilal ben daha ne olduğunu anlayamadan ruhumun en derinine kitlemeye çalıştığıma ulaştı. Kısa bir anlığına 'Belki de keffaretimi ödemişimdir. Belki de artık kaçtıklarımla yüzleşebilirim' diye düşünmeme sebep oldu. Bana 'abi' diye seslendiğinde... Karşımda Hilal değil de... Küçük kardeşim var gibi hissettim. Bir insanı benimsemek için günler, aylar, yıllar geçmesi gerekmez. Tek bir an yeterli olur. Bizde de öyle oldu işte."
Burak, söylenen sözleri sindirmeye çalışarak duraksadı.. Her ne kadar Yağız kardeşçe duygulardan bahsetse de... Biz demesi...Burak sakinleşmemiş, aksine hızla nefesler alıp vermeye devam ediyordu.
Onun bu halini gören Yağız, ne düşündüğünü anlayarak güldü. Biraz alaylı biraz hüzünlü bolca acıklı bir gülüştü.
"Boşuna öfkeleniyorsun. Ben, bu dünyada Hilal'i düşündüğün şekilde kıskanacağın son insan bile olamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
K.İ.T. I (Cevapsız Sorular) -FİNAL OLDU-
ActionAskeri | Romantik | Psikoloji * Gizli Bir Teşkilat * Planlı Bir Soygun * Alfa ve Kelebeği MİT'e bağlı KİT'in lideri olan Alfa, kendisine verilen görevin tüm hayatını değiştireceğini hissetmişti. Görev basitti. Ünlü iş adamı Kadir Alacalı'nın evi...