30. Bölüm- Bir Küçük Mont Meselesi

29.3K 1.8K 378
                                    

"Seviyorsun da ondan!"

Hilal'in fısıldayarak söylediği cümle üzerine Burak'ın albümü tutan eli havada kalakaldı. Kesik bir nefes alan adam, yutkunduktan sonra düşercesine yere oturdu. Gözlerini kapattıktan sonra başını ağaç evin duvarına yasladı.

Yüzü bembeyaz kesilen adama kısa bir bakış atan Hilal, pürüzlü bir sesle mırıldandı.

"Albümü tutan elini biraz daha sıkarsan ,bir ilki gerçekleştirerek, sadece yumrukla kartonu parçalayan ilk insan olacaksın!"

Bunu duyan Burak, yumruğunu gevşetse de gözlerini açmamıştı.

"Tamam. Aç gözlerini! Aç! Bir şey söylemedim" dedi Hilal keyifsiz bir sesle.

"Tabii. Hiçbir şey söylemedin(!) Sen kiim bir şey söylemek kim zaten? Di'mi?"

Burak'ın gözlerini açmadan hafif kızgın bir sesle söylediği cümle Hilal derin bir nefes aldı.

"Doğru! Ben sürekli gururumu hiçe sayıp konuşanım. Susansa sen. Unutmuşum! Kusura bakma."

Kaşlarını çatan Burak gözlerini açtı.

"Gurur yaptığımı düşünüyorsan eğer..." diyen adam cümlesini tamamlamayarak yarıda kesti.

Kaşlarını kaldıran Hilal adama baktı ve meydan okuyan bir sesle sordu.

"Kapı orada mı diyeceksin?"

Ağaç evdeki gerilim elle tutulacak cinse gelmişti. Adamın söyleyeceği olumsuz herhangi bir şey kızın gitmesine sebep olacaktı.

Burak farkındaydı! Kelebeği çok fazla yorulmuştu. Fakat bazı şeyleri değiştirmek istese de elinden gelen pek bir şey yoktu. 17 yıllık yaşamını bir anda değiştiremezdi. Korkularını halının altına süpüremez, geçmişini hiç yaşanmamış sayamazdı.

Bu düşüncelere dalan adamın sessizliğini yanlış yorumlayan Hilal acıyla güldü.

"Neyse! Sen demeden gitsem iyi olacak. Bugün yaşananları yok sayacaksak da... Bunu yok sayamam çünkü."

"Diyemiyorum lan!" dedi Burak bir anda öfkeyle.

Ayağa kalkmak üzere olan kız usulca yere oturdu. Adamın öfkesinin kendine -kendi çaresizliğine- olduğunu farketmişti. Burak bunu kanıtlarcasına çaresiz bir sesle konuşmaya başladı.

"Diyemiyorum! Sana git diyemiyorum. Ama... Kal da diyemiyorum. Diyemem! Bir paradoksun içinde sıkışıp kaldım ben Hilal. Çıkamıyorum. Çıkmaktan... Korkuyorum. Farkında mısın? Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz sürekli. Bugünü yok sayacağız ha? Nah sayacağız! İkimiz de unutamayacağımızı biliyoruz. Şu ana kadar yaşadığımız her şeyi hatırladığımız gibi bu günü de hatırlayacağız! Hadi ama! Normal insanlar bile... Bazı insanlarla yaşadıklarını asla unutmaz. Ki bizde... Birimizin işitsel, birimizin de görsel zekası var. Nereye unutuyoruz acaba? Unutmayacağımızı adım kadar iyi bilsem de... Kendimi kandırıyorum. Çünkü o içimde yaşayan... Deliler gibi korkan çocuğu başka türlü susturamıyorum! Yapamıyorum! Yorulduğunun farkındayım fakat... Elimden gelen bu! Elim kolum bağlı durumda. Ben her daim kendimle savaş içindeyim. Hastanede girdiğim krizde kendin de gördün zaten. Bariz ortada olan bir şeyi söylemek senin için kolay olabilir... Fakat benim için milyon kat zor! Çok zor tamam mı? Her şey çok zor! Kabullenirsem kalamam. Gidersem de yaşayamam! Kal desem konuşamam. Git demem ise imkansız zaten. Bulabildiğim tek çözüm... Anlık yaşamak! Ne geçmişi ne de geleceği düşünmeden yaşamak. Yanında kalabilmemi sağlayan tek şey bu Hilal! Düşünmeden o ela gözlerinde, gülüşünde, sesinde kaybolmak! Düşünemem! Seni kaybetmekten bu kadar çok korkuyorken olmaz. Biz... Annemle babama bu kadar benziyorken olmaz!.. Özür dilerim ama daha fazlasını yapamam. Elimden tek gelen bu! Bu!!"

K.İ.T. I (Cevapsız Sorular) -FİNAL OLDU-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin