2.BÖLÜM

1.5K 95 35
                                    


Zaman (bilindiği üzere) bazen kuş gibi uçar gider, bazen sümüklüböcek gibi ilerler; ama insanın en çok hoşlandığı, onun çabuk mu, yavaş mı geçtiğini fark etmemesidir.

Babalar ve Oğullar, İvan Sergeyeviç Turgenyev

Sarp POYRAZOĞLU

Hayatı hep tesadüfen yaşadığından bahseden kişiler ne yaşamışlardı da böyle düşünüyorlardı. Genç oğlan anlamıştı. Çok uzun olmasa da yaşadıkları, iki dakika öncesinde bir dönüm noktasıydı.

"Kim olduğunu ya da ne yaptığını bilmiyorum. Sana teşekkür edebilirim ama bunu söylemek inan içimden gelmiyor. Korkarım kitaplar haklılar yalnız bir kadın asla rahat olmayacaktır."

Sarp az önce yaşadığı anın henüz şokunu üzerinden atamadan arkasında beliren gölgeye döndü.

"Sarp... Ne bu halin rengin atmış. Ne işin var burada? Neden en üst katta değilsin seni bekliyoruz."

Sarp sanki donmuş zamanda devam tuşuna basılmış gibi canlanmıştı. Abisini onaylayarak özel bölüme doğru yol almıştı.

📘📘📘📘📘📘

Melike YAZGIN

Melike saatin geç olmasının da verdiği korkuyla adımlarını daha da hızlandırmıştı. Durağa geldiğinde şansı yaver gitmiş iki dakika sonunda evine giden otobüs gelmişti. Akbil basıp boş olan koltukların birine oturup elinin titremesine ve korkudan dolayı yükselmiş olan kan şekerini düzene sokmaya çalışıyordu. 12 yaşından beridir sürekli sınırda bekleyen kan şekeri bu günde yalnız bırakmamıştı Melikeyi. Doğru durağa geldiğinde düğmeye basıp indi. Hafif yağmur çiseliyordu.Görünüşe göre daha da şiddetlenecekti. Hızlıca girdi apartmana asansöre de binmesiyle gözleri dolmuştu çoktan.

Evde Sadiye olmalıydı. Sultan ve Yeşim bu günlük gelmeyeceklerdi. Sadiye kapıyı açmasıyla gözleri dolu, rengi beyaz kuzenini beklemiyordu.

Melike ayakkabılarını çıkarıp direk eve girdi. Kuzeni biraz korkmuş birazda şaşırmıştı. Melike hiçbir zaman bu kadar süslememişti. Abisinin düğününde bile makyaj yapmayan Melike şimdi karşısına ful makyajlı çıktı. Üstelik o ayağındaki topuklu ayakkabı mıydı?

Kuzeni çok sakin bir şekilde açıklama yapmasını bekliyordu ama Melike'nin açıklama yapacak ne gücü vardı ne de cesareti. Çünkü biliyordu ki kuzeni ona deli gibi kızacaktı. Gece kulübüne gittiği için değil tek başına gittiği için.

Melike direkt odasına gitti saçındaki tel tokaları saçını yolarcasına çıkarıp çalışma masasına tabiri caizse resmen fırlattı ve dolu olan gözleri sonunda kendini bıraktı. Dizlerinin üzerine çöküp ağlamaya başladı. Nasıl böyle bir hata yapardı nasıl. Zavallı kuzeni ne olduğunu dahi anlamadan direkt sarılmıştı kuzenine. Sormak istiyordu ama korkuyordu belli ki bir şeyler olmuştu ama daha kötüleşmesinden de deli gibi korkuyordu.

Yarım saat boyunca hiç durmadan ağlamaya devam etmişti Melike. Korkmuştu, kızmıştı ve en kötüsünden büyük bir tecrübe yaşamıştı. Şuan anlıyordu ailesinin kendisini neyden korumaya çalıştığını. Anlıyordu ama yaşadığı çok zoruna gitmişti belki de... Belki de o çocuk olmasaydı... Kan şekeri sınırları zorlamaya başlamıştı artık. Ellerinin uyuşması, ağlamanın da etkisiyle bulanıklaşan görüş açısı ve tüm vücudunun uyuşması bir çeşit uyarı veriyordu Melikeye ama Melike bunu umursayacak durumda değildi. Kızın ağlaması daha da şiddetlenirken artık Sadiye'nin sabrı kalmamıştı.

"Melike ne oluyor anlat! Neye ağlıyorsun bu kadar?"

Melike gözlerini silip tam anlatmaya başlayacaktı ki tekrar bir ağlama dalgası gelmişti. Sadiye sinir krizi geçirmesinden korkarak masanın üstünden bardağı alıp banyodan su doldurdu. Odaya gelip Melike'nin yüzüne tüm suyu fırlattı. Melike önce boğulmuş gibi nefes alıp yüzündeki suları eliyle çekmeye çalıştı. Sadiye hemen Melike'nin yatağının üstünde olan havluyu alıp Melike'nin yüzünü silmeye başladı. Melike az da olsa sakinleşti. Sadiye tam karşısına oturdu. Gözlerinin içine bakmaya çalıştı. Kardeşinden biliyordu eğer kan şekeri raddeyi aştıysa gözleri kan çanağı oluyordu ama şimdi bunu anlamak neredeyse imkansız gibiydi. Kardeşini hiç ağlarken göremediği için karar verememişti kuzeninin haline. Dayanamadı sonunda.

📘ÖLÜMCÜL AGÂH🍷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin