Aşk duygusunun benim gibi bir kadın için yeri yoktu. Eğer hayatta zamanı kısıtlı bir kadınsanız her şeyden uzak durmalıydınız. Ama sanırım ben bu kuralı çiğnemiştim. Yaralı ruhum yeterince can çekişmiyormuş gibi ona yeni yaralar armağan etmiştim. Kı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Eline yapılan gereksiz pansumandan sonra hemşireden bakışlarını çeken Nefes önüne gelen dağınık saçlarını geriye attı. Gözlerinden akan yorgunluk ve beyaz olan teninin gittikçe beyazlaması tam toparlanamadığını gösteriyordu. Bulanan midesini zorlukla bastırıp derin bir nefes aldı. Gözlerini hastane odasında açtığında endişelendiği ilk şey Rüzgar'ın gitmiş olmasıydı. Fakat sonrasında gelen korkusu diğerlerinden daha kötüydü. Onun hastalığını öğrenmesi demek dünyasının başına yıkılmasıyla eş değerdi.
Neyse ki odaya giren doktorla kısa ve tartışmalı konuşmasında hasta gizliliği hakkını söyleyerek onun susmasını sağlamıştı. Hayatındaki kimse hastalığını öğrenmeden aralarından sessizce çekilecekti. Öyle olmasını umuyordu. Şimdiye kadar odanın bir köşesine sırtını yaslamış bekleyen Rüzgar yanına doğru gelmeye başladığında alt dudağını tutarsızlıkla dişledi. Aralarında çözülmemiş sorunlar varken bu bayılma durumu hiç iyi olmamıştı. Bedenini hala uyuşuk hissediyordu.
"İyi misin? Yüzünün rengi gitmiş."diyen Rüzgar ufak bir dokunuşla onun yanağına dokunmuştu. Genç kadının bayıldığı zaman hissettiklerini ve yaşadığı çıkmazı düşünmek istemiyordu.
Buruk bir tebessümü dudaklarına konduran Nefes gözlerini ona dikti. "İyiyim,"dedikten sonra ellerini onun parmaklarına sardı. Avuçlarındaki sıcaklık güzel bir duyguyu içine yaydı. "Gitmediğin için teşekkür ederim. Ben...Bir daha gitmeni istemiyorum. Çok kötü hissettim."
"Bunları konuşmak için uygun yerde değiliz. Çıkış işlemlerini yapmam gerekiyor." Geriye çekilecek olan Rüzgar'a bu sefer tam zamanında sarılan Nefes bir kere olsun beynini değil de kalbini dinlemeye karar vermişti. Kirpiklerini kırpıştırarak alttan alttan baktı.
"Eğer şimdi konuşmazsak bir daha hiç konuşamayacağız. Kimse yok ki," Boş olan etrafa kısa bir bakış atıp tekrar Rüzgar'a döndü. Şimdilik zaman ve mekan umurunda değildi. "Seni seviyorum. Onun ismi öfkeyle ağzımdan kaçtı. Sen benimle olsan ya da olmasan aklıma gelmiyor. Rüzgar...Kalbime dokunan sensin o değil."
Kaşları çatılan Rüzgar içinde yaşanan acıyla gülümsedi. "Olmayacağını bile bile sana olan ısrarım benim hatam. Oysaki en başından olmayacağını söylemiştin."
"Ne?" Şaşkınlıkla söylediği nida ile sözleri algılayan Nefes buğulanan gözlerini yumup ellerinin arasına gömleğin yakalarını hapsetti. Yüzlerini birbirine yaklaştırırken çaresizliğinde boğuluyordu. Neden onu inandıramıyordu?