Zen bana sarılıp girdaba doğru uçuyorduk.
Girdaba yaklaştığımız da ne yapacağımı stresli bir şekilde düşünmeye başladım.
Girdaptan içeriye girmektense ben girdabın arkasında çıktım ama Zen girdaba girip yok olmuştu.
Zen yok olduktan iki saniye sonra girdap küçülmeye başladı ve bir kaç saniye sonra yok oldu.
Girdap yok olduktan sonra, “demek ki, yedi saniye açık kalıyor girdap“ diye aklımdan geçirdikten sonra girdabın yapmış olduğu enkaza bakmaya başladım.
Yerde şok olmuş bir şekilde bana uzanarak bakan bir Su, yeni tamir olunmuş olan taht, salonunun yok olmuş kapıları ve duvarda bazı çatlaklar.. İşte tüm bunları ben yapmıştım. Bu seviyede bile az da olsa bir şey yapıyorsam gökyüzü seviyesinde neler yapabilirdim kim bilir?
Tahta doğru hareket ederek tahtta oturduktan sonra yerde uzanarak bana bakan Su’ya gözlerimi diktim.
Su benim ona bakmamla aniden ayağa kalktı ve tek dizinin üzerine çökerek, “kralımıza sonsuz sadakat yemini ediyorum“ dedi.
İşte güç buydu! Güçlüysen herkes sana sadakat, güçsüzsen herkes sana düşmanlık yemini ederdi. O yüzden bende güçlü olmalıydım. O kemik sütunun üzerindeki adam için, annemi bulmak için.
“gidebilirsin“ dememle Su hızlı bir şekilde ayağa kalktıktan sonra çıkışa doğru hareket etmeye başladı.
Su gidince gözlerimi kapadım ve “Lisa seviye atladığıma göre o fotoğraflardaki yeri bulabilirmisin?“ diye sorunca Lisa, “bir kaç saat bana izin verin efendim“ dedi.
Cevap vermek yerine kafamı olumlu anlamda salladım.
Bir kaç saat sonra Lisa, “efendim fotoğraftaki yerlerle eşleşen bir yer buldum. Buradan kuzeye doğru iki üç ay sürecek“ deyince “çüş!“ diye yüksek seste söyledim. Şaşırmıştım. Üç aylık bir yo.l az buçuk değil, tam üç ay!
“yarın yola çıkabilirim ama ilk önce burayı birine devretmem lazım“ diye kısık bir sesle söyledikten sonra yüzüğümden iletişim taşını çıkardım ve enerjimi göndererek aktif hale getirince, “Fres duyuyormusun beni?“ dedim.
Bir kaç saniye sonra, “evet duyuyorum“ diye Fres‘in sesi zihnimde yankılandı. Bende, “saraya gel acil seninle işim var“ dedim.
Fres, “tamam “dedikten sonra iletişim taşını yüzüğüme gönderdim. Yerimi devretmeye bir adam bulmuştum. Yarın gitmem için bir sebep kalmamıştı.
Bu işi de hallettikten sonra gözlerimi kapatıp tahtıma yaslandım.
Gözlerimi yüzüme vuran sıcak hava ile açtım ve oradaydım.
Kemik sütunun tam karşısında.
O adamda oradaydı ve bana bakıyordu.
Aşağıdaki golemler hala ellerindeki ve ayaklarımdaki zincirleri tutuyordu.
O adamın konuşmasına izin vermeden, “senin yerini buldum en kısa zamanda gelip seni bu zindandan çıkaracağım ama ilk önce niye bana yakın olduğun ile alakalı içimde olan bu hissin cevabını ver“ dedim.
Adamın yüzünde küçükte olsa gülümseme oluştuğunu gördüm.
Adam, “biz karanlık büyücüleriz sadece en güçlü olmaya layık görülenlerdensin. En güçlüler ve layık görülenler arasında bağ vardır. Aramızdaki bu güven bağı sayesinde sen bana güveniyorsun” dedi.
'Tamam' anlamında kafa sallayabilmiştim çünkü şaşırmıştım. Böyle bir şeyin olabileceğini bile hiç düşünmemiştim ama olmuştu.
Aniden ayaklarım işlevini yitirdi ve yere yüz üstü düştüm. Daha sonra başım dönmeye ve en sonunda gözlerim kapanmaya başladı.
Gözlerimi açtığımda tahtımda oturduğunu fark ettim. Sıkıntılı bir nefes vererek, “acaba o adamı ne için orada tutuyorlar? “ diye aklımdan geçirdikten sonra taht salonuna giren Fres‘le tüm kafamdaki fikirleri bir kenara koydum ve ayağa kalkarak, “hoşgeldiniz kıdemli Fres“ dedim.
Fres bana doğru hareket etmeye devam ederken, “hoş buldum evlat” dedi.
Fres iki metre önüme geldikten sonra durdu, “eee beni ne için buraya çağırdın?“ dedi.
“kıdemlim. Sizi buraya benim yerime bir kaç aylık benim yerime bakmanız için çağırdım“bdedim.
Fres, “zaten taşkilatı tüm işlerini biz altımız görüyoruz aynı işi kaç kere vereceksin?!“ dedi hem alaycı, hem de sinirli bir şekilde söylemişti.
Yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirerek, “kıdemlim sizi buraya krallığı bir kaç aylığına idare etmeniz için çağırdım“ dememle Fres’in gözleri şaşkınlık ile sonuna kadar açıldı.
Şaşırmış bir şekilde “nasıl yani? Dalga geçmiyorsun öyle değilmi? Dalga geçersen sana küserim, Tanrı'lar şahidim olsun küserim“ dedi, çocuk gibi. Aslında yüzü ne kadar yaşlıda olsa ruhu çocuk gibiydi.
Yüzümde ki, gülümseme ile, “haşa kıdemlim ne dalga geçmesi, gerçekten de sizi bir kaç aylık kral yapmak istiyorum“ dedim.
Fres bir kaç defa söylememe bakmayarak şimdi söylediğim, ‘bir kaç aylık ‘lafını duyduktan sonra kaşlarını çattı ve “yine ne tilkiler geçiyor kafandan evlat? Bir kaç ay sen ne yapacaksın?“ diye sorduğunda ayağa kalkarak merdivenleri inmeye başladım ve Fres’in yanına vardıktan sonra başımdaki tacı iki elimle tutarak kaldırdıktan sonra Fres’in kafasına koyarak, “orasını karıştırma ben biraz dinlenmeye gidiyorum“ dedim. Bedenen yorulmamıştım ama zihin olarak çok yorulmuştum. üst,üste seviye atlamak ve o adamın yanına zihinden gitmek çok yorucuydu.
Fres kafasını tamam anlamında salladıktan sonra kral Tar’ın başında çıkarılmış olduğu odaya doğru hareket ettim.
Yok Edici Timsah krallığı...
Sarayda izdiham vardı ve herkes korku içerisindeydi. Ölüm elçilerinin bir aya yakındır Krallığın üzerinde durmaları ve Ağlayan Kaplumbağa krallığının bir kara büyücü tarafından ele geçirilmesi halkın ve saraydakilerin korkmalarını sağlamıştı.
Krallık kaos içindeydi ne yapacağını herkes düşünüyordu. Bazıları savaş olması ihtimaline karşı erzak topluyor, bazıları da savaş hazırlıkları yapıyordu. Kimi insanlar ise, yani zengin kısmı kendi günlük yaşantılarını yaşıyor etrafta dolaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Karanlık-Karanlığın Adaleti ( TAMAMLANDI)
Fantasy#1 teknikler - 5.11.2019 #1 birlik - 5.11.2019 #1 ordu - 5.11.2019 #1 imparatorluk - 5.11.2019 #1 webnovel - 5.11.2019 Bu kitap tamamen hayal gücü ile yazılmamıştır bu kitap gerçeklerle ilgi bir kitaptır. İnsanlığa özgür olduklarını söyleyip onları...