Küçük çaplı depremle gözlerimi açtım ve ayağa kalkarak etrafıma bakmaya başladım. Odada her şeyin yerimde olduğunu gördükten sonra kapıya doğru hareket ederek kapıyı açıp dışarıya çıktım.
Karşımda gördüğüm yan-yana dizilmiş ve hepsi de dört sıra halinde olan ork, elf, cüce ve insanlarla küçük çaplı bir şok yaşadım eskiden seksen savaşçı vardıysa şimdi yüz elliye yakın şavaşcı karşımda beni bekliyordu ama bir sorun vardı trolların olduğu grup burada yoktu. Etrafıma baktığım sırada yine deprem olmaya başladı. Trolların her ayak yere vuruşları da yerin titremesinden depremin sebebinin onlar olduğunu fark ettim. Trollarda dört sıra halinde insanların yanında durduktan sonra toplam savaşçı sayısı iki yüz civarına gelmişti.
Dört generalim öne çıkarak bana doğru bir kaç adım attıktan sonra tek dizlerinin üzerlerinde çökmeleri ile arkada kalan küçük çaplı orduda tek dizlerinin üzerlerine çöktü.
Bir kaç saniye, kısa zaman içinde bu kadar askerin benim emirlerine sorgusuz sualsiz boyun eğmelerinin gururu ile baktıktan sonra “kalkın “dedim.
Arkadaşlarım ve ordum ayağa kalktıktan sonra Ot “efendimiz tüm ordu vereceğiniz komutlar için hazırdır “dedi.
Tamam anlamında kafa salladıktan sonra “bu gün büyük gün kardeşlerim, bu gün adaleti sağlamak için kurduğum bu gizli teşkilatın ortaya çıkacağı gündür, artık saklanmak yok, bundan sonra adaletten kaçmak için düşmanlarımız saklanacak “diye söyledikten sonra savaş naralı kopmaya başladı.
Bir kaç saniye sonra savaş narası bitti ve Kurt katili “efendimiz krallıktakilere de haber verdik onlarda hazırda bekliyorlar “dedi.
Kurt katili söyleyene kadar ben tamamen onu unutmuştum ama iyiki de söylemiş yoksa, yoksa böylede girerdik ama biraz zor olacaktı.
Tamam anlamında kafa salladıktan sonra “tüm her kes savaşa hazırsa gidelim “dedim ve karşımdaki küçük çaplı ordunun üzerine doğru hareket etmeye başladım.
Askerlerin benim üzerlerine gitmeme geçmem için kenara çekildiler.
On son askerde dışarıya çıktıktan sonra kapağı kapattılar ve krallığa doğru hareket etmeye başladık.
Krallığa varmamıza az kalmış. Benim durmamla arkamdakilerde durdular. Yüzüğümden çıkardığım iletişim taşını elime aldım ve “Fres duyuyormusun? “ dedikten bir saniye sonra “evet duyuyorum “diyen Fres’in sesini duydum.
“kapıyı hal edin geliyoruz “dedikten sonra “tamam “dedi ve iletişim taşını yüzüğüme koyarak krallığa doğru hareket etmeye devam ettik.
Krallığın kapısına vardığımızda kapı açıldı ve kapının arkasında bizi karşılayan Fres göründü.
Fres’in yanına vardığımızda “kapı ve diğer tüm kaçış noktaları güvende burayı almamıza hiç bir şey engel olamaz “diyen Fres’e “engel olmak isteyende cezasını çekecek “diye cevap verdikten sonra “sen burada kal ve kapıları sık sık kontrol et “dedim.
Fres kafasını tamam anlamında sallamasından saraya doğru hareket etmeye başladık.
Saraya az kalmış yirmiye yakın ruh çıkardım ve etrafa salarak tüm nöbetçileri öldürmelerini emrettim.
Sarayın kapısına vardığımızda kapının sağında ve solunda yerde yatan iki zırhlı nöbetçiye kısa bir bakış attıktan sonra “trollar kapıyı kırın “dememle trollarda beş kişi kapıya doğru hareket etmeye başladılar ve aynı anda bir kaç kere demir kapıya sert bir şekilde vurduktan sonra demir kapı kırılarak arkaya doğru düştü.
Kapı kırıldıktan sonra trollar kenara çekilerek benim geçmem için yol açtılar.
Trolların arasından geçtiğim sırada “siz burada kalıp buraya kim gelmek istese engelleyin “diye komut verdim.
Trollar kalın sesleri ile aynı anda “emredersiniz efendimiz “dedikten sonra saraya doğru hareket etmeye başladım.
Bahçeden geçtiğimiz sırada nöbetçileri hal etmeleri için salmış olduğum hayaletler geriye geldiler.
Bahçede durarak “elfler etrafa dağılın ve burayı koruyun” dememle elfler etrafa dağılmaya başladılar.
Elfleride koruma işine gönderdikten sonra yarım kalan yolumu devam etmeye ve saraya doğru hareket etmeye başladım.
Sarayın kapısını sağ elimi yumruk yaparak savurduktan sonra kapı kırıldı. Kapı kırıldıktan sonra içeriye doğru hareket ettiğim sırada “cüceler ve orklar içeriye dağılın ve her deşiği arayarak kim var kim yoksa taht odasına getir “dememle cüceler ve orklar etraftaki odaların kapısını kırarak odalara girmeye başladılar.
Taht salonunun kapısına vardığımızda kapıda duran iki nöbetçi bizi fark etti ve mızrakları ile üzerimize doğru hareket etmeye başladılar.
Yüzüğümden kılıcını çıkarmamla arkamdakilerde kılıçlarını yüzüklerinden çıkardılar.
Bir asker mızrağını kafa doğru hareket ettirdiğinde kılıcımla mızrağa sağdan bir darbe vurdum ve sol omuzumun üzerinden geçmesini sağladım.
Mızrağa darbe vurmamla Kurt katili kılıcı ile hızlı bir şekilde hareket ederek kılıcını askerin boğazına sapladı.
Asker elindeki mızrağı bırakarak iki eliyle de boğazını tutmaya ve diz çökmeye başladı.
Diğer asker say üstünlüğünün bizde olduğunu gördüğü için mızrağını bıraktı ve diz çökerek “ne olur efendim canımı bağışlayın, yalvarırım size “demeye başladı.
Askerin yanından geçtiğim sırada durdum ve askere bakarak “ben sizin düşmanınızım ve sen bana yalvararak canının bağışlanmasını istiyorsun demek ki, yarın bana birisi saldırsa ona yalvarmaya başlayacaksın o yüzden yaşamana izin yok “dedim ve kılıcını askerin boğazına doğru sallayarak kafası ile bedenini ayırdım.
Askerin kafası arkaya bedeni ise öne düştüğü sırada kapıya doğru hareket ediyordum.
Kapıyı da ön kapıya yaptığım gibi kırarak taht salonuna girdim.
Kral burada yoktu tatbikîde olmamalıydı çünkü gecenin bilmem kaçında gelmiştik.
Tahta doğru hareket ettiğim sırada sol taraftaki kapıya gözüm takıldı ve “Kurt katili, Fineas siz gidip orayı yoklayın “dedim.
Kurt katili ve Fineas odaya yoklamaya gittikten bir kaç saniye sonra tahtın merdivenlerinde varmıştım ve yavaş bir şekilde merdivenleri çıktıktan sonra tahtta oturmaya başladım.
Hains, Ot ve İron man tahtın merdivenlerinde duruyorlardı.
Kurt katili ve Fineas’ın girmiş oldukları odadan “bu ne demek böyle? siz kimsiniz? Muhafızlar “diyen Tarın sesini duymamla yüzümde istemsizce bir gülümseme oluştu.
Eski kral Tarı Kurt katili sol Fineas ise sağ kolundan tutarak yanıma getirdikten sonra yere doğru fırlattılar.
Tarı yer fırlattıktan sonra Kurt katili ve Fineas da diğerleri gibi merdivene doğru hareket ederek durmaya başladılar.
Tarın yüzü benim yüzüm ile buluştuktan sonra şaşkın bir şekilde “niye? Niye böyle bir şey yaptın? “ dedi.
“ben yapmasam zamanı geldiğinde siz yapacaktınız o yüzden ben ilk yapan olmak istedim “dedim.
Tar yüzüme bir kaç saniye şaşkın bir şekilde baktıktan sonra salona ağlayarak bir kız ve erkek getiren askerlerime doğru bakmaya başladım.
Tar benim kapıya doğru baktığımı gördüğü gibi oda kapıya doğru bakmaya başladı ve ağlamaklı bir sesle “kızım, oğlum “dedi.
Kızı ve oğlu babalarının üzerinde doğru ağlayarak koştular ve Tarın yanında diz çökerek “baba ne oluyor burada? “ diye sormaya başladılar.
Tar bana bakarak öfkeli bir yüz ifadesine büründü ve “krallık ele geçirildi hemde güvendiğim bir insan tarafından “dediği sırada kız ve erkekte bana öfkeli bir şekilde bakmaya başladılar.
Onların öfkeli bakışlarına aldırmayarak “Ot tacımı getir “dedim.
‘Tacımı getir ‘dememle Tar üzerime doğru saldırıya geçmeye başlamıştı ki, Hains elindeki demir sopayla Tarın yüzüne sert bir şekilde vurdu ve Tarı salonu terk sol tarafındaki duvara doğru yolladı.
Tarın uçmasıyla kız “canavarın sen “dedi ve babasına doğru ağlayarak koşmaya başladı.
Kız babasına koşmaya başladığı sırada Ot tacı getirmişti.
Otun diz çökerek tacı bana uzatmasıyla odada olan orklar, cüceler ve insanlar diz çökmeye başladılar.
Tacı Otdan alarak kafama taktıktan sonra ayağa kalktım ve “Assasin krallığının kralı artık benim “dedim. Bu Krallığın isminin artık Assasin olduğunu da duyurmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Karanlık-Karanlığın Adaleti ( TAMAMLANDI)
Fantasía#1 teknikler - 5.11.2019 #1 birlik - 5.11.2019 #1 ordu - 5.11.2019 #1 imparatorluk - 5.11.2019 #1 webnovel - 5.11.2019 Bu kitap tamamen hayal gücü ile yazılmamıştır bu kitap gerçeklerle ilgi bir kitaptır. İnsanlığa özgür olduklarını söyleyip onları...