Bölüm 89

649 71 10
                                    

Yemek yiyip dışarıya çıkmıştım. Yemekte hiç konuşmamıştık ama biliyordum ki, benim hakkımda hepsinin bir çok sorusu vardı.

Dışarıya çıktıktan sonra üzerimdeki cübbeden kötü kokunun gelmesi ile yeni giysiler almamın vakti geldi diye düşündüm.

Köyde giysi satan bir yerin olup olmadığına bakmak için köyün merkezine doğru hareket etmeye başladım.

Arkamdan gelen Meu’nun, “nereye Virgin? “diyen sesiyle arkamı döndüm ve “biraz dolaşacağım“ dedim ve hareket etmeye devam ettim.

Köyde dolaştığım zaman insanların köy için şık ama krallık için normal görünümlü kıyafetler giydiklerine dikkat etmiştim.

Köyün merkezine vardıktan sonra merkezde bulunan beş metre yüksekliğinde ve genişliğinde olan saatin karşısında durup etrafımdaki dükkanlara bakıyordum.

Kimisi balık çeşitleri, kimisi kılıç veya kalkanlar, kimisi ise ekmek satıyordu.

Kıyafet mağazasını görmemle oraya doğru hareket etmeye başladım.

Kıyafet mağazası iki katlı, çay taşlarından yapılma binanın üzerinde elbise veya cübbe desenleri olan işlemeler vardı.

Dükkanın tahta kapısını aralayıp içeri geçtiğim zaman birisi içeriye girdiği zaman ses salan çanlar ses salmaya başladı.

Sağ taraftaki ve sol taraftaki duvara monte edilmiş demirlerden asılan farklı farklı kıyafetler, cübbeler altlarında ise farklı farklı ayakkabılar vardı. Beş metre karşımda olan ahşap tezgahın arkasında aynı girdiğim kapı gibi ahşap bir kapı vardı.

Etrafıma dikkatli bir şekilde bakıyordum. Çanların ses çıkarmasına bakmayarak satıcı olan kişi daha gelmemişti.

Tezgaha yaklaştığım da “belki de diğer odadadır“ diye aklımdan geçirmiştim ki, aniden gelen “hoş geldiniz ne istemiştiniz?“ diyen sesle irkildim. Etrafıma bakarak sesin nereden geldiğini tesbit etmeye çalışıyordum ama bulamıyorum. En sonunda “aşağıya bakın bayım“ diyen sesle kafamı aşağıya doğru indirdim.

Bir kırk boylarında, yeşil gözlü, hafif tombul, küçük bir burnu ve dudağı olan, bıyık kısmında tek, tük kısa bıyıkları görünen, kaşları ise insan kaçakçılığı yapılmak için müsait olan otuz üç yaşlarında bir kadını görmemle bir kaç adım geri çekildim. İlk başta küçük trole benzetmiştim ama sonra insan olduğunu düşünmeye başladım.

Kadın, “ne istemiştiniz bayım? “diye sorduğunda aklımdan, “yok olmanı“ diye geçirmiş ama dışımdan “elbise“ demiştim. İnsan elbise mağazasına niye gider ki, tabiki de ekmek almaya.

Kadın, “nasıl bir elbise istemiştiniz?“ diye sorduğunda, “en güzeli ve siyah renkte olsun“ diye cevap vermiştim.

Kadın 'tamam' anlamında kafa salladıktan sonra sol taraftaki elbiselerle doğru hareket etmeye başladı.

Bir kaç saniye sonra siyah deri üzerinde yılan ve ejderha desenleri olan bir pantolon, bir kaç saniye daha sonra ise siyah deri bir tişört eline alarak yanıma geldi.

Kadın yanıma geldikten sonra, “buyurun efendim elimizdeki en kaliteli ve siyah olan elbiseler bunlar“ dedi.

“bunları giyinme için bir oda var mı?“ diye sorduğumda, “evet efendim" diye cevap verdi ve tezgaha doğru hareket etmeye başladı.

Kadının beş adımı benim bir adımıma beraberdi.

Bir kaç on saniye sonra tezgahın yanına daha sonra ise tezgahın arkasındaki kapının yanına varmıştık.

Kadın kapıyı açarak içeriye girdi. Kadının içeriye girmesi ile bende arkasından içeriye girdim.

İçeride, karşımızda merdiven ve sol tarafa doğru iki, üç metre uzunluğunda uzanan koridor ve odalar vardı.

Kadın ilk odanın kapısını açarak, “buyurun bayım burada üzerinize değiştire bilirsiniz“ dedikten sonra geldiğimiz yola hareket ederek kapıyı açtı ve satış yaptığı yere geri döndü.

Hızlı bir şekilde üzerimdekileri değiştirdikten sonra eski elbiselerimi ve cübbemi odada bıraktım ve bende satış yerine gittim. Biraz daha cübbe almalıydım.

Kapıyı açarak içeriye girdikten sonra, “bir tanede siyah cübbe“ dedim.

Kadın cevap vermeden cübbelerin olduğu tarafa doğru hızlı bir şekilde hareket etti ve oradan siyah bir cübbe eline alarak bana doğru hareket etmeye başladı.

Cübbemin kopişonunu da kafama geçirdikten sonra “borcum ne kadar?“ diye sordum.

Kadın, “elimizdeki mallar en iyileri ama siz birden fazla mal aldığınız için size indirim yapacağım toplam borcunuz bir altın” dedi.

“indirim yaptığı halde bir altın tuttu, indirim yapmasa ne kadar tutardı acaba?“ diye aklımdan geçirdiğim sırada, “bana indirim lazım değil, indirimsiz ne kadar?“ diye sordum.

Kadın, “bir altın, elli bakır bayım“ dedi.

“elli bakıra indirim mi diyor bu trol yavrusu?“ diye aklımdan geçirdiğim sırada yüzüğümden iki altın çıkardım ve kadına uzattım kadının gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Çünkü bir altın yerine iki altın vermiştim her halde ama bir altın fazla vermenin sebebi kaşlarını ve bıyıklarına bir çözüm bulması idi.

Paralro kadın elini titrek bir şekilde uzatarak aldıktan sonra arkamı dönerek kapıya doğru hareket ettim.

Dışarıya çıktıktan sonra Meu’nun evine doğru hareket etmeye başladım. Talim yapmak istiyordum ama burada uygun bir yer bulmaya üşendiğim için oğluna söyleyecektim.  O biliyordur her halde nerede talim yapıldığını.

Meu’nun evine vardıktan sonra, “tek miydi? Tezmiydi? Neydi ya şu veletin ismi?“ diye aklımdan geçirdiğim sırada Meu’nun evinin kapısı açıldı ve şansıma içeriden oğlu çıktı.

Oğlu beni gördükten sonra yüzüne sinirli bir ifade takınarak kapıyı sert bir şekilde çarptı ve bana doğru yine sinirli bir şekilde hareket etmeye başladı.

“ben buna ne yaptım ya? “ diye aklımdan geçirdiğim sırada çocuk, “bak her neren geldin bilmiyorum ama geldiğin yere geri dön. Biz burada yabancıları sevmeyiz ve ablamdanda uzak dur! Anladınmı?“ diye söylediğinde, “gerizekalı istesem tüm köyü sadece enerjimi salarak yok ederim ama neyse“ diye aklımdan geçirdiğim vakit dışımdan, “talim yapmak için bana bir yer lazım. Sen sabah talim yapmaktan gelmiştin. Beni oraya götürebilir misin?“ dedim. Bile bile sakin olmaya çalışıyordum hem içimde kötü bir his vardı. Hemde burada benim dengimin olmadığı yönünde düşüncelerim vardı. Güçlü insan niye köyde yaşasın ki?.

Çocuk suratıma bir kaç saniye baktıktan sonra yüzüne büyük bir gülümseme kondurarak, “biliyorum talim yapabileceğimiz bir yer, beni takip et“ dedi ve yanımdan geçerek hareket etmeye başladı.

Anlamamış bir şekilde, “bileceğimiz? Derken?“ diye arkamı dönerek sorduğumda çocukta durdu ve arkasını dönerek, “kapışalım bakalım ne kadar iyisin“ dedi kendinden emin bir şekilde.

“ah gerizekalı insan. Önce bir seviye sorar, sonra kapışmaya çalışır“ diye aklımdan geçirdiğim sırada sıkıntılı bir nefes verdim ve çocuğu takip etmeye başladım.

Çocuğun gittiği yer köyün merkezi idi benle orada talim yapacak ama esas çocuğun düşüncesi beni orada her kesin içerisinde rezil etmekti. Böylece kendi egosunu tatmin edecekdi.

“çocuktan hoşlanmasamda babası yemek falan verdi o yüzden babasına göre çocuğu çok hırpalamayacağım“ diye aklımdan geçirdim.

Çocuk hızını biraz arttırarak beş metre karşımda durdu.

Çocuğun durması ile bende durdum ve etrafa bakmaya başladım. Sanki herkes bu gün bizim sözde talim yapacağımızı biliyordu. Bizim durmamızla on metre genişliğinde etten bir çember oluşmuştu etrafımızda.

Çocuğun “hazır mısın?“ diye sorusu ile gözlerinin içine baktım ve 'evet' anlamında kafamı salladım.

Sonsuz Karanlık-Karanlığın Adaleti  ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin