Siyahlı adam, "benim ismim Sedrix ve seni bizim gibi olanların yanına götürmeye geldim" dedi.
Virgin 'bu kim ya?! Nerde it kopuk olsa gelir beni bulur! Bu adamı tersleyemem o yüzden nazikçe' diye aklından geçirirken "gelmiyorum" dedi Sedrixe.
Sedrix öfkeli bir şekilde, "nasıl yani gelmiyorum?! Niye gelmeyeceksin? Tüm evrene hükmeden bir element topluluğundansın ve gelmemek gibi kendin olasılık mı ortaya atıyon?!" diye öfkeli bir şekilde dedi.
Virgin evet anlamında kafa salladıktan sonra Sedrix "bunu sen istedin, sen bizim tarafımızdan değilsen başka hiç kimsenin tarafında olmamalısın "dedi ve sağ elini havaya kaldırarak Virginin ciğerlerinde olan havayı çekmeye başladı.
Virgin ciğerlerinde hava çekildikçe Dizlerinin üzerine düştü ve sağ elini boğazına doğru götürmeye başladı.
Bir kaç saniye sonra Virginin ciğerlerinde hava tükendi ve yüz üstü yere düştü.
Sedrix Virginin yere düşmesinden bir kaç saniye sonra arkasını dönerek ortadan kayboldu.
Virginin ağzından...
"Nerdeyim ben? etraf niye karanlık? "diye kendi-kendime söylüyordum. "en son ciğerlerimdeki hava tükenmiştir o zaman ben öldüm mü? Hayır ben ölemem! Benim yapacak o kadar işim vardı, bu kıtayı özgürlüğe kavuşturacaktım? Peki ya bana güvenen o adam, ona ne olacaktı? Güvenini boşamı çıkaracaktım? " diye ağlamaklı bir sesle kendi kendime konuşmaya başlamıştım ki, "sen mi yapacaksın bunları? "kalın bir ses dedikten sonra yüksek bir sesle gülmeye başladı.
Etrafıma korkak bir şekilde bakarak sesin geldiği yeri tespit etmeye çalışıyordum ama nafileydi bu zifiri karanlıkta değil o sesin sahibini iki metre önümü bile göremiyordum.
Sesin sahibi kahkahasını bitirdikten sonra, "uzun zamandır bu kadar gülmemiştim evlat" dedi.
Korkak bir sesle, "siz kimsiniz? Sizi niye göremiyorum?" dediğimde adam yine bir kahkaha patlattı.
"Her halde delinin birine denk geldim" diye aklımdan geçirdiğim sırada adam kahkahasını durdurdu ve öfkeli bir şekilde "deli senin anandır onu.." lafını tamamlamadan, "neyse.. Bir beş bin asırda burada kalmaya niyetli "dedi.
"annem mi? Benim annem mi var? Ama bu nasıl ola bilir benim ailem yok"diye sorduğumda adam, "daha öğrenmen için erken üstelik ben sana hiç bir şey söyleyemem " dedi.
Yere çömelerek oturduktan sonra, "peki siz kimsiniz? " diye rast gele bir tarafa doğru sorduğumda, yirmi metre önümde kırmızı bir ışık yandı. Işığın içinden üç metre boyunda kafasında boynuzları bile siyah olan miğferden sadece göz bebekleri ve ağzı görülen, üzerinde aynı miğfer gibi siyah olan, tüm bedenini kaplayan bir zırh ve sağ eli ile tutmuş olduğu her şey gibi siyah iki metre boylarında kılıcı ile beyaz tenli bir adam çıktı.
Ben adama hayran ve bir o kadarda korkak gözlerle baktığım sırada adamın, "ben kimmiyim? Ben tüm kaos lortlarının atası ulu Kaos Petrix'im. Tüm ölen kaos lortlarının bekçisiyim" dediğin de sesinde kendinden gurur duyan bir tın vardı.
"kaos lortlarının bekçisi mi? O zaman benim burada ne işim var? Ben kaos lordu değilim" diye sorduğum vakit, adam sol elimi sallayarak karanlıktan bir taht var etti ve oturarak, "sen bir kara büyücüsün yani tüm kara büyücüler gibi bu unvana layık ola bilirsin. O yüzden buradasın ama bu unvana layık olamadan öldün ne üzücü" dedi, sonlara doğru üzgün bir sesle söylemişti.
"peki geri dönmemin bir yolu yokmu? "diye sorduğumda adam, "hayır yok buraya giren bir daha çıka" lafını bitirmeden, "emredin kainatın efendisi" dedi ve bir kaç saniye sonra "emredersiniz "dedikten sonra "gelecek sefer ölsen seni hiç kimse kurtaramaz bunu unutma" dedi ve sol elini bir kaç santim yukarıya kaldırarak sallamaya başladı.
Onun kime 'kainatın efendisi ' dediğini düşünürken adamın her el sallayışında bedenimin yavaş-yavaş yok olduğunu fark ettim.
Petrix'in ağzından...
Derin bir nefes aldım ve " ilk defa beş bin asır sonra ilk defa buraya geldi, acaba çocuğunu böyle bir hayata nasıl layık gördü de bıraktı? Umarım sonu iyi olur iyi bir çocuğa benziyordu" dedim ve karanlığıma her zamanki gibi daldım.
Virginin ağzından.
Derin bir nefes alarak kafamı topraktan kaldırdım ve havayı derin, derin içime çekmeye başladım. Sanki sonuncu hava alıştım gibi içime çekiyordum havayı.
Bir kaç dakika sonra titreyen ayaklarıma aldırmayarak aya kalktım ve etrafımdaki onca cesede bakarak, "Allah kahretsin şimdi krallığa nasıl döneceğim? Benim yaptığımı sanacaklar! "diye aklımdan geçirdiğim sırada, Nemesis klanın efendisi Zomatın kızı Annabella'nın olduğu at arabasına doğru hareket ediyordum.
At arabasına vardıktan sonra kapıyı açtım ve yerde yatan Annabella'yı görmemle, "Allah kahretsin!" diye öfkeli bir şekilde söyledikten sonra kapıyı sert bir şekilde çarparak ne yapacağını düşünmeye başladım.
"Krallığa gidemezdim artık. Yoksa Zomat tüm krallığa benim kızını öldürdüğümü söylerdi. O zaman teşkilata gitmekten başka bir çarem yoktu. Orada ne yapacağımı düşünürüm "diye söyledikten sonra teşkilata doğru hareket etmeye başladım.
Merdivenlerle aşağıya inerken maskemi takmıştım. Aşağıya vardıktan sonra beni gören teşkilat üyeleri tek dizlerinin üzerine çökerek, "teşkilat liderini selamlarız" dediler.
Tamam anlamında kafa salladıktan sonra ortadaki tek katlı eve doğru hareket etmeye başladım.
Kapıyı açıp odaya girdiğim sırada içeride hararetli bir tartışmanın olduğunu fark ettim. İçeri girmemle sesler kesildi ve beşli bana bir kaç saniye baktıktan sonra tek dizlerinin üzerine çökerek, "efendimizi selamlarız" dediler.
"kalkın" demem ayağa kalktılar ve ben arkası kapıya doğru dönük olan sandalyeye doğru hareket edip oturduktan sonra diğerlerine de, "oturun sizinle konuşacaklarım var " dedim.
Yolda gelirken bir karar almıştım ve bu kararı arkadaşlarla konuşmak için masaya yatıracaktım.
Kurt katili ranza yataklardan birine diğerleri ise sandalyelere oturduktan sonra dikkatli bir şekilde benim söyleyeceklerimi dinlemeye başladılar.
Derin bir nefes alarak, "artık gizli kalmamızın bir anlamı yok, kendimizi belli etmemiz lazım" dediğim sırada Kurt katili, "bizde siz gelmeden önce bu konuyu konuşuyorduk efendimiz" dedi.
Tamam anlamında kafa salladıktan sonra "o zaman ilk işimiz bir imparatorluk kurmak ama bize bu imparatorluğun yanında olacak ırklar lazım. Bu da sizin üzerinize düşüyor" derin bir nefes alarak, "bu akşam Ağlayan Kaplumbağa krallığını ele geçireceğiz. Teşkilat üyelerine haber verin tam hazırlıklı olsunlar. O krallık yarından itibaren Assasinlerin krallığı olmalı anlaşıldı mı? "dememle beşli, "emredersiniz efendimiz "dediler.
"siz şimdi gidin hazırlıklara başlayın "dedikten sonra hepsi ayağa kalkarak baş selamı verdiler ve kapıya doğru hareket ederek kapıyı açarak dışarı çıktıktan sonra kapıyı kapattılar.
Onların gitmesiyle kapının sağında olan yatağa doğru ayağa kalkarak hareket etmeye başladım.
Yatağa kendimi bıraktıktan sonra, "artık gizli kalmaktan bıktım adalet yer altında gizli yaşamamalı yoksa ilk başta adalete adaletsizlik yapılmış olur. O yüzden bu geceden sonra adalet kendisini belli edecek karşı çıkanlar ölüme, yanımızda olanlar ise huzura erişecekler" diye aklımdan geçirdikten sonra bu yorucu günün ardından gözlerim artık açık kalamadı ve kapanarak derin bir uykuya beni götürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Karanlık-Karanlığın Adaleti ( TAMAMLANDI)
Viễn tưởng#1 teknikler - 5.11.2019 #1 birlik - 5.11.2019 #1 ordu - 5.11.2019 #1 imparatorluk - 5.11.2019 #1 webnovel - 5.11.2019 Bu kitap tamamen hayal gücü ile yazılmamıştır bu kitap gerçeklerle ilgi bir kitaptır. İnsanlığa özgür olduklarını söyleyip onları...