Bölüm 93

710 70 7
                                    

Duvardaki saate baktığım zaman saatin gece saat bir olduğunu gördüm ve ayağa kalkarak kapıya doğru hareket etmeye başladım.

Kapıyı açıp dışarı çıktıktan sonra kapıyı kapattım. Koridorda hareket ettiğim sırada en sonlardaki bir kapı açıldı ve içerden üzerinde gri renkte zırh olan Ot çıktı.

“hazırmısınız?“ diye sorduğumda “evet efendim“ diye cevap verdi.

“o zaman aşağıya inin“ dedim ve arkamı dönerek aşağıya inen merdivenlere doğru hareket etmeye başladım.

Aşağıya vardıktan sonra tezgahın arkasında uyuyakalan han sahibine kısa bir bakış attıktan sonra kapıya doğru hareket ederek dışarıya çıktım.

Bir kaç dakika sonra Ot önde olmakla geri kalan elfler aşağıya, daha sonra ise dışarıya çıkmaya başladılar.

Tüm elfler dışarıya çıktıktan sonra sağa dönerek bir kilometre ötedeki altın sarısı renginde olan saraya doğru hareket etmeye başladım. Benim hareket etmemle diğerleri de hareket etmeye başladı.

On beş dakika sonra sarayın  yüz metre önünde durmamla diğerleri de durdu.

Arkamı dönerek “Ot yanına elli elf al ve sarayın dört bir tarafındaki binaların çatılarına yerleştir. Kimsenin kaçmasına izin vermeyin“ emredici bir sesle söyledikten sonra Ot, 'tamam' anlamında kafa salladı. Ardından sol tarafa doğru mahalle arası ile arkasında elli elf ilə hareket etmeye başladı.

Geri kalan elflere bakarak, “hadi gidelim“ dedim ve arkamı dönerek sarayın kapısına doğru hareket etmeye başladım. Benim hareketimle diğerleri de hareket etmeye başladılar.

Sarayın kapısına vardığım zaman Kapıdaki muhafızlar arkamdaki elleri gördükleri arkasındaki demir kapıyı beş kere sert ve aceleci  bir şekilde vurmaya başladı.

Seviyemin verdiği hızla iki kapıcıyı hızlı bir şekilde hallettim. Demir kapıya sağ elimi yumruk yaparak enerjimi yarısını yönlendirdim ve demir kapıya doğru sert bir şekilde savurdum.

Yumruğum demire temas ettikten sonra demir kapı sapa sağlam yerinde duruyordu, ta ki bir kaç saniye sonra kapının sabitlendiği duvarla arkaya doğru yıkılması ile yolumuz açıldı.

Kapı aşağıya indikten sonra üzerimize doğru askerler kılıçlarını çekmiş bir şekilde saldırıyorlardı.

Aklımdan ‘Karanlık girdap‘ diye geçirmeme karşımda on metre yüksekliğinde girdap oluştu.

Girdap askerleri yavaş yavaş içine çekiyordu.

Demir kapı bile girdabın çekim gücüne engel olamamış ve girdabın içine girerek yok olmuştu. Bir kaç dakika sonra girdap kapandı.

Girdap kapandıktan sonra yirmiye yakın askerden hiç kimse kalmamıştı.

Arkamdaki elfler benim sadece bir tane teknikle yirmiye yakın askeri yok etmemle her kesin sert bir şekilde yutkunduğunu duymuştum.

Girdapın içi...

Üzerlerinde zırhlar olan iki asker oturup meditasyon yapıyorlardı aniden üstlerinden açılan Girdapa İkisinde gözlerini açtı ve hızlı bir şekilde geriye bir kaç adım atarak girdap düşenlerin altında kalmaktan kaçınmak istiyorlardı.

Girdaptan ilk önce büyük bir demir kapı hızlı bir şekilde aşağıya inmeye başladığında İkisinde kenarlara kaçınarak kapının tam ortalarına düşmesine izlemişlerdi.

Kapının arkasınca yere düşen yirmi asker yerde biraz kıvrandıktan sonra bayılmışlardı.

İlahi bir varlık....

Virgin herkesi girdaba gönderiyordu ama bilmediği bir şey vardı. Girdabın kapasitesi vardı. Eğer dolarsa girdapda yırtılmalar başlayacak ve içerisindeki her şey dışarıya akacaktı.

Virginin ağzından....

Kapı kırıldıktan sonra çanlar çalmaya başladı.

Çanların çalınma sesini duymamla seviyemin verdiği hızla içeriye hızlı bir şekilde girdim ve ruhlarını salarak sarayın etrafını korumaya aldım.

Sarayın içerse girdikten sonra hızlı bir şekilde tüm odaları gezdim ve en sonunda kralın olduğu odayı buldum.

Kral eline ne geçerse yüzüğüne göndererek hareket ediyordu.

Kralın bu hareketine içimden “canı burada tehlikede ama hala zenginlik peşinde koşuyor çok yazık“ diye yorum yapmıştım.

O kralın cezası ölümdü onun konuşmaya hakkı yoktu. Bu zamana kadar konuştuğu kadar konuşmuştu.

Yüzüğümden kılıcımı çıkartarak elime aldım ve kralın af dilemesine bile izin vermeden kellesini bedeninden ayırdım.

Kafası arkaya, bedeni öne tacı ise sol tarafa düşmüştü.

Yerden tacı alarak kafama taktıktan sonra arkadan gelen ayak sesleri ile arkamı döndüm.

Bazı elfler bana doğru koşarken bazı Elfleride oklarla gelen askerleri engelliyorlardı.

Elflerden biri gelip hızlı bir şekilde, “efendim askerleri önleyemedik geliyorlar“ demişti.

Tamam anlamında kafa salladıktan sonra yanından geçerek yavaş adımlarla saldıran askerler tarafa doğru hareket etmeye başladım.

Elflerin yanından emin adımlarla geçerken elflerin önünde durdum.

Sağ elimi omuz hizasında kaldırarak elflere durun işareti verdim.

Elfler işareti anladıktan sonra yayanlarını aşağıya tutmaya başladılar.

Askerler elflerin durduklarını gördükten sonra saldırmaya başladılar.

Askerler ile aramda on metre kala kalkan sağ elimi askerler tarafa tuttum ve otoriter bir sesle “size emrediyorum durun ve kralınızı selamlayın“ dememle askerler durup bana bir kaç saniye baktıktan sonra kafamdaki taca gözlerini diktiler ve diz çökerek “kralı ızı selamlarız“ dediler.

Lisa'nın sayesinde çok şey öğrenmiştim bunlardan biride saldırı zamanı kralın tacını takan yeni kral ilan ediliyordu ve tüm ordu ona şartsız koşulsuz boyun eğmeliydiler yoksa cezaları idamdı.

Askerlerin selamlamasından sonra arkamı döndüm ve taht salonunda doğru hareket etmeye başladım.

Kralı ararken taht salonunuda görmüştüm o yüzden yerini biliyordum.

Taht salonuna giderken yüzüğümden iletişim taşını çıkardıktan sonra enerjimi taşa gönderdim ve “Ot tüm askerleri topla ve taht salonuna gel“ dedim bir kaç saniye sonra Ot’un “emredersiniz efendimiz“ diye sesi yankılandıktan bir kaç saniye sonra, “Kurt katili“ dedim. Bir kaç saniye sonra, “efendimizi selamlarım“ diye Kurt katilinin sesi zihnimde yankılandıktan sonra, “Tamas krallığını biliyor musun?“ diye sordum.

Kurt katili bir kaç saniye sonra, “bulabilirim efendim“ diye cevap verdikten sonra, “tamam o zaman sen Yok Edici Timsah krallığından elmas, yakut falan getir bir tona yakın, kervanı korumak için her ırktan askerler ile korumaya al anlaşıldı mı?“ diye emirleri verdikten sonra cevabını beklemeye başladım.

Beklemeyin bir kaç saniye sonra Kurt katilinden “emredersiniz efendimiz“ diye cevabını verdikten iletişim taşına gönderdiğim enerjiyi keserek taşı yüzüğüme gönderdiğim sırada tah salonunun kapısına varmıştım.

Kapıyı açtıktan sonra arkadan Ot’un, “efendimiz“ diyen sesini duymamla arkamı bile dönmeden “içeriye gel“ diye cevap verdikten sonra kapıyı açtım ve taht salonunda hareket etmeye başladım.

Ot içeriye girdikten sonra kapıyı kapattı ve “efendim toplam yirmi asker kaybettik“ diye kaç askerin öldüğünü rapor etmişti.

Arkamı döndükten sonra 'Tamam' anlamında kafa salladım ve “Kurt katili buraya değerli taşlarla dolu kervan getirecek. Buraları düzene sokmak lazım. Bir kral olarak bu senin vazifendir“ dememle Ot tek dizinin üzerine çöktü ve “emir ve görüşlerinizi sorgusuz sualsiz yerine getireceğine yemin ederim efendim“ dedi.

Başımdaki tacı iki elimde kenarlarından tutarak kaldırdım ve Ot’un kafasına koyarak, “milletine hayırlı bir kral ol kral Ot“ dedim.

Sonsuz Karanlık-Karanlığın Adaleti  ( TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin