Gözlerimi açtığımda sağ taraftaki bir buçuk metre olan, pencereden düşen ışıklarla sabah olduğunu anladım ve hızlı bir şekilde yataktan kalkarak yatağın beş metre önünde olan ahşap üzerinde altın işlemeleri olan kapıya doğru hareket ettim. Dün, uyumadan önce odayı gezmiştim.
Yatak altın işlemeli iki metre genişliğinde ve üç metre uzunluk da idi. sağ ve sol tarafında olan komodiler ve onların üzerinde sürahi ve bardaklar vardı. sol tarafta yerden tavana kadar olan iki metre genişliğinde pencerede, lavabo kapısının sağ tarafında iki metre yüksekliğinde bir saatte vardı.
Lavaboya girerek yarım saatte tüm işlerimi hal ettikten sonra yatak odasına döndüm ve saate baktığımda saatin ’09:13’ olduğunu gördüm.
Yatak odasından çıktıktan sonra tahta doğru hareket etmeye başladım.
Tahtın önüne geldiğimde Fres’in çoktan tahtta oturduğunu gördüm.
Fres’in beş metre önüne geldiğimde Fres sevinçli bir şekilde ayağa kalktı ve “oooo uyanmışsın evlat“ dedi.
İçimden, “yok daha uyanmadım bu benim uyumuş halim“ diye geçirdim ama dışımdan, “evet uyandım ve gidiyorum buralar bir kaç ay sana emanet“ dedim.
Fres kafasını 'tamam' anlamında salladıktan sonra arkamı döndüm ve dün kırılmış ama bu gün yenisi takılan kapıya doğru hareket etmeye başladım.
Saraydan çıktıktan sonra Yeşeren kelle okuluna doğru hareket etmeye başladım Dilanay'ı uzun zamandır görmüyorum ona buralarda bir kaç ay olmayacağını söyleme gereği buluyordum kendimde.
Yarım saat sonra Yeşeren kelle okuluna varmıştım.
Okula ilk adımı atmazdan önce bir kaç gündür yüzümde olan maskeyi çıkardım ve yüzüğüme atmıştım.
Okulda hareket etmeye başladığım sırada yolumu talim sahasına yönlendirmiştim.
Beni gören bazı öğrenciler bir kaç saniye yüzüme baktıktan sonra kendi yollarına devam ediyorlardı.
Talim sahasına on beş dakika sonra vardım. Etrafa bir kaç saniye baktıktan sonra umduğum kişiyi bulamamıştım kaşlarımı çatarak Soup'un yanına doğru hızlı bir şekilde hareket etmeye başladım.
İki dakika sonra Soup'un ofisinin olduğu mantar gibi görünen binanın merdivenlerini çıkmıştım.
Derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı hafif iki kere tıklattım ve içerden “Gel“ komutunu duyduktan sonra kapıyı açarak içeri girdikten sonra başımı hafif aşağıya eğerek baş selamı verdim.
Soup, “eee kral hazretleri seni buraya hangi rüzgar attı?“ dediğinde yüzümde şaşırmış bir ifade vardı.
Soup'un benim kral olduğumu bilmesi bana garip gelmişti. Saraya saldırdığım sırada yüzümde maske vardı taki okulun kapısına gelene kadar. “acaba nerden biliyor?“ diye aklımdan geçirdim.
Yüzümde ki şaşırmış ifade ile “kral? Ben kral değilim unuttunuz mu?“ dedim.
Soup yüzüne sinirlenmiş bir ifade takınarak, “ben daha seksenlerimdeyim bunayacak kadar yaşlanmadım!“ dediğinde içimde kahkaha sesleri kopuyordu.
Soup derin bir nefes alarak yüzündeki sinirlenmiş ifadeyi sildi vr yüzüne gülümseme kondurarak, “herkesi kandırabilirsin evlat ama beni değil. Senin bu krallığa girmek için ilk önce kralının gözüne girmen lazımdı ve bir yolunu bularak girmişsin de. Sonra kralı devirip yerine geçecektin. Planı yapmışsın. Şimdi ne yapacaksın?“ diye meraklı bir şekilde sorduğunda yüzüme düz bir ifade takındım, “evet hepsi doğru kralı ben devirdim bu krallığı yüceltmek için bir takım şeylerde yaptım artık bu imparatorluğa bağlı olmayacak bu krallık. Artık bu krallık kendisi bir imparatorluk olacak. benimle olanlar zenginlik, karşıma çıkanlar ölüm tadacak“ dedim.
Soup’un yüzünde ki, ifadeden şaşırdığı belliydi. Böyle bir şeyi kim istemezdi ama bunun büyük sorumlulukları vardı, tüm kıta düşman olacaktı. Zaman zaman savaşlar olacaktı ama iyi yanı savaşı kazanmak için herkes güçlü olmalıydı, yani herkes ölmemek için güçlenecekti.
Soup’un bir kaç saniyedir yüzüme şaşırmış bir ifade ile bakmasından sıkılmıştım ve konuyu dağıtmak için, “Dilana nerede?“ düz bir şekilde sordum.
Soup “Dilana'yı göreve gönderdik seni aramaya“ dediğinde şaşırmış bir ifade ile Soup‘a bakıyordum.
“beni mi? Beni niye arıyorsunuz ki?“ diye sorduğumda Soup, “Nemesis klanın prensesini öldürmekten suçlusun. Prensesi koruyanlardan bir tek senin cesedin yok“ dediğinde aklıma geldi; prensesin katili ben olarak gösteriliyordum.
“onları ben öldürmedim, başka bir kara büyücü öldürdü“ dediğimde yüzüne inanmaz bir ifade takınarak, “peki seni niye öldürmedi?“ diye sordu.
“beni de öldürdü ama sonra dirildim” derin bir nefes alarak. “nasıl dirildiğimi bilmiyorum ama dirildim işte“ dedim.
Ona, ne öldüğüm zaman gördüğüm o bekçiyi, ne de annemden bahsetmek istememiştim. Daha cevabını bilmediğim o kadar soru vardı ki, kafamda onlara cevap bulmadan sorulan sorulara cevap veremezdim.
Soup derin bir nefes alarak, “buna inanmamı beklemiyorsun her halde“ dedi.
Aldığım nefesi vererek “inanıp inanmamak size kalmış. Ben olanı anlattım, bir kaç aylığına burada olamayacağım işlerim var yerime başkasını koydum merak etmeyin“dedim ve arkamı dönerek açık olan kapıya doğru hareket etmeye başladım.
Mantar şekilli binanın merdivenlerinden indikten sonra okulun kapısına doğru hareket etmeye başladım.
Okulun kapısından dışarıya çıktıktan sonra Krallığın kapısına doğru hareket etmeye başladım.
Krallığın kapısından çıkarak yüz metre krallıktan uzaklaştıktan sonra durdum ve “Lisa hangi tarafa doğru hareket etmeliyim?“ diye sorduğumda, “sol tarafa doğru dümdüz hareket edin" diye cevap verdikten sonra sol tarafa doğru dönerek enerjimi ayaklarıma yönlendirdim ve seviyemin vermiş olduğu hızla hareket etmeye başladım.
Bir kaç saat sonra karşıma çıkan beş kişilik İbion’larla durdum ve enerjimi salarak onların seviyesini ölçtüm.
İbion’lar benim gibi usta dokuzuncu seviyede idiler.
İbion'lar sayı üstünlüğüne göre benden fazlaydılar ve buda onlara bana saldırmak için cesaret veriyordu ama onların cesareti benim, “Karanlık girdap“ diye aklımdan geçirmem ve önümde girdabın oluşmasını görmeleri ile kırıldı. Kaçmak istiyorlardı ama kaçamıyorlardı. Girdap onları yavaş yavaş içine doğru çekiyordu. Bir kaç saniye sonra İbion’lar girdabın içine girerek yok olmuşlardı ama enerji çekirdekleri burada kalmıştı.
“hmm demek ki, canavarların da enerji çekirdekleri burada kalıyor ama insanlarda değil. Bu güzel yorulmadan enerji çekirdeği toplaya bilirim ama kötü tarafı ruhlarının yok olması. Seviye atlamak istiyorsam o zaman eski usul öldürmem lazım“ diye aklımdan geçirdikten bir saniye sonra girdap kapandı.
Girdap kapandıktan sonra yerdeki enerji çekirdeklerini aldım ve yüzüğüme gönderdikten sonra etrafa enerjimi salarak başka canlıların olup olmadığını yokladım ama dişe değen bir canlı olmadığından es geçtim ve yoluma devam ettim.
Yine bir saatlik yürüyüşün ardından bu sefer karşıma üç metre büyüklüğünde, beş metre genişliğinde, beş yüz kilo civarında ağırlığı olan siyah renkte bir kurt çıktı.
Enerjimi salarak enerjisini yokladığım sırada usta onuncu seviye olduğunu fark ettim.
Yüzüme gülümseme yerleştirerek yüzüğümden ikiz kılıçlarımı çıkardım ve “Gel kuçu kuçu“ dedim.
Kurt bir kaç saniye bana öfkeli bir şekilde baktıktan sonra bir kez uludu ve üzerime doğru hızlı bir şekilde koşmaya başladı.
Kurtun hızından benim ondan kaçamayacağımı anladım ve bu yüzden “Kara büyücünün kalkanı“ diye aklımdan geçirdikten sonra önümde siyah kalkan ortaya çıktı. Kurt kalkana çarptıktan sonra kalkana pençe darbeleri atmaya başladı.
Kalkanın üzerinde çatlaklar oluşmaya başladığında karanlık havayı kurtun kafası istikametinde kullandım Kurt nefesinin kesildiğini anladığı sırada son nefesi ile bir kez daha uludu ve kurta ulaşmayan rüzgar esmeye başladı.
İçimden “lanet olsun yada olması ne güzel element kullan bir hayvan buldum“ dedim ve karanlık ateşi sağ elimde ortaya çıkararak kurtun üzerine gönderdim. Karanlık ateş kurta çarptıktan sonra kurtun tüm bedenini sardı. Kurt ne kadar kurtulmak istese de kurtulamıyordu.
On dakika sonra kurdun kemikleri, enerji çekirdeği ve ruhun görünür bir şekilde kalmıştı.
Enerji çekirdeğini alıp yüzüğüme gönderdikten sonra ruhunda içime çektim ve ruhumu yokladığım vakitte orada yeni bir isim olduğunu fark ettim ‘Kurt efendi‘
Kurt efendi'ninde ruhu bende olduktan sonra yoluma devam etmeye başladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/189616575-288-k239641.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Karanlık-Karanlığın Adaleti ( TAMAMLANDI)
Fantasy#1 teknikler - 5.11.2019 #1 birlik - 5.11.2019 #1 ordu - 5.11.2019 #1 imparatorluk - 5.11.2019 #1 webnovel - 5.11.2019 Bu kitap tamamen hayal gücü ile yazılmamıştır bu kitap gerçeklerle ilgi bir kitaptır. İnsanlığa özgür olduklarını söyleyip onları...