"İşin altından kalkabilecek mi dersin?"
Bir duvarı boydan boya siyah filmli camlarla kaplı, koyu renk sade mobilyalarla döşenmiş geniş ve resmi ofiste karşılıklı oturmuş kahvelerini yudumluyorlarken içtiği espressodan bir yudum daha alıp damağında iz bırakan acı tadın keyfini çıkardı adam. Beyazı yoğunlukta kırlaşmış kısa saçları, tek bir tel barındırmadığı pürüzsüz yüzü, kırışıklıkları artmış göz kenarları ve soğuk bakışları ona bakan herkese adamın kaçınılmaz otoritesini hatırlatıyordu. Üzerine giydiği mat siyah takım da tek bir kusur dahi yoktu. Sean onunla her karşılaşmasında adamın güçlü aurasının sisli bir duman gibi etrafında dolandığı görebiliyordu. Adama ne kadar saygı duysa da bugün sorduğu sorulardan dolayı fazlasıyla bunalmıştı ve bu ağırlıktan artık kurtulmak istiyordu. Vazgeçemediği americanosundan büyük bir yudum alıp kahve kupasını ortalarında yer alan kısa bacaklı maun sehpaya bıraktı.
"Şimdiye kadar hiçbir görevinde falso vermedi. Bize istediğimiz dosyayı getirebileceğinden hiç şüphem yok." dedi kendinden emin bir duruş çizerek.
Duyduklarından memnun aynı zamanda kontrolü bırakmayan bir tavırla öne doğru eğildi adam. "Biliyorsun.. dosyanın içeriğini herkes gibi ondan da gizli tutuyoruz ve öyle kalmak zorunda. O bir istihbaratçı ve meraklı olur bu tipler. Ele geçirdiğinde dosyayı incelemeye kalkarsaa.." dudağının kenarı gergince kıvrıldı "..kıymetli ajanın ölmek zorunda kalacak, biliyorsun değil mi Sean?"
Aldığı açık tehdit karşısında hiç tereddüt duymadı adam. Diz kapaklarının önündeki sehpaya uzanıp kupasının kulpundan kavradı, soğumaya başlamış kahvesinden acele etmeden bir yudum daha alıp uzun bir soluk verdi. İyice sıkılmıştı artık ama belli etmedi. "Yapmaz.. Görevi adına ihtiyaç duyabileceklerinin dışındaki meseleleri merak etmez, daha doğrusu umursamaz. Her zaman öyleydi. Kimse umurunda değil. İşini kusursuz biçimde yerine getirir ve arkasına yaslanır o kadar."
Karşındaki adamın rahat bir soluk verdiğini görünce kahvesini içmeye devam etti. Düşüncelerinde samimiydi ama adama eksik söylemişti. Geçen onca yıl içinde onu birazcık tanıdıysa bu görevi kabul etmesinde başka nedenlerinin de olduğunu tahmin ediyordu. McNally soyadının bizzat ilgisini çektiğinden neredeyse emindi. 'Kafasında birşeyler var..' dedi kendi kendine. '..başka planları da var. Ama ne?'
O söylemeden planlarını anlamasının mümkün olmadığının farkında olsa da aklından geçenlere engel olamadı.Kafasının içinde ki soru işaretleriyle yüzü şekil değiştirirken karşındaki adamın gözlerinin camların ardındaki mavilikte olması büyük şanstı. Adam başını çevirdiği gökyüzünden ayırıp yeniden konuşmaya başlayınca dikkatini ona verdi.
" Ona çok güveniyorsun..?"
Cevabı düşünmeye gerek duymadı. "Onu iyi yetiştirdik, ayrıca o da kendisini çok iyi geliştirdi. Her zaman verdiğimizden fazlasını aldı. Tam bir profesyonel. Bu yüzden şubedekiler ona chameleon yani kısaca 'Chame' diyorlar. Bir görev aldığında bukalemun gibi kendini kamufle eder, tüm duygularından arınır ve acele etmeden büyük bir soğukkanlılıkla işini bitirir. O hayvanın bir insan vücuduyla bütünleşmesi gibi adeta, sadece çirkin değil ve şirin olmaktan çok uzak."
"Çaylağına hayransın.."
"Ona hayran olmamak elde değil."
▪️◾◼️🔲◼️◾▪️
* Chameleon ="Bukalemun"
🔺Evvet, işte tanıtım bölümümüz! Nasıl buldunuz?
🔺Burada neler oluyor, bunlar kim ve neden bahsediyor diyenler el kaldırsın lütfen 😁✋
Düşüncelerinizi paylaşmayı esirgemeyin lütfen. Yorumlarda görüşmek üzere 😊

ŞİMDİ OKUDUĞUN
STAJYER
Acción•TAMAMLANDI• "Şeytana yol veren bir melektim. Kanatlarıma kan bulaşmıştı benim.." 🔸🔸🔸🔸⚜️🔸🔸🔸🔸 Acıyı tanımak, onu hissetmekten daha çok sarsar insanı. Tecrübe etmişsindir.. acının sana neler yaşatacağını, sende meydana çıkaracağı hisleri artı...