Enemy... or... Friend?

1K 106 42
                                    

Olanları öğrendiğim anda Jace'in yanına inmiştim. Normalde her zaman hareketli ve alaylı tavrı olan Jace öylece yatağın üstüne oturmuş, tavanı izliyordu.

"O iyi mi?" dedim Clary'i kenara çekerek. Clary olumsuz anlamda başını sallamıştı.

"Sen de biliyormuşsun gerçekleri."

"Ne?" dediğimde Jace bana bakmaya başlamıştı.

"Ailem hakkındaki gerçeklerden bahsediyorum. Sen de neler olduğunu biliyormuşsun."

"Jace ben... sana söyleyemezdim." dedim kastettiği şeyi anlayarak.

"Babamın kim olduğunu biliyor musun peki?" dediğinde kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Bana sadece olayları anlatmıştı Alec. Bence o da baban kim bilmiyordur."

"Resmen şerefsiz yanımın ona çektiğini ima etti." deyip elinde duran yastığı sıkmaya başladı. "Magnus, ben kardeşimi geri istiyorum bir an önce."

"Ben de istiyorum Jace, onu geri getirmeyi ben de istiyorum ve elimden geleni yapacağım tamam mı? sen canını sıkma."

"Bu işler bitince babamın peşine de düşeceğim. Umarım ölmemiştir, ona birkaç çift lafım olacak çünkü."

....

Odadan çıkıp babamın yanına gidip ona olanları ayrıntılı bir şekilde anlatmıştım. Babamsa birkaç dakikadır sessizdi.

"Ne düşünüyorsun?"

"Bir laf vardır bilirsin, bazen denize düşen yılana sarılmak zorunda kalırmış. Biz de bunu yapacağız."

"Buradaki yılan kim?"

"Lanetli nesnelerden en iyi anlayan kişiler kara büyü ve lanet hakkında bilgisi en fazla olan kişilerdir." dediğinde bir of çekmiştim.

"Selina'yı kastediyorsun." dediğimde kafa sallamıştı.

"Siren'ler saf lanetten yaratılmışlardır. Onların hikayesini biliyor musun?" dediğinde hayır dercesine kafamı salladım. "Yüzyıllar önce bir krallıkta oldukça çapkın bir kral yaşarmış. Kral sonunda hayatını bir kadınla birleştirmek istese de çapkınlık huyundan vazgeçme gibi bir niyeti yokmuş. Karısı artık kocasının bu huyundan sıkılıyor ve krallıktaki tüm güzel ve kocasını etkileyebilecek kadınları lanetliyor. Onlara bir kuyruk verip denizlere hapsediyor. Eğer ki bir insan bir sirenin gerçekten ruhuna aşık olursa lanet ortadan kalkıyor. Ama tabii, Siren'ler bu kadar lanetli oldukları için zamanla bu lanetleri onlara birtakım güçler de vermiş."

"Garip bir hikayeymiş."

"Her siren tehlikelidir ve onlara güven olmaz ama Selina olan şeylerden sonra sizinle yakınlık kurmak istiyor biliyorum. Ve Alec'e olan sevgisini de hepimiz biliyoruz. O yüzden gidip ondan yardım almalısın. Eminim yardım edecektir."

"Gerçekten de yılana sarılacağım desene..." deyip başımı iki yana salladım. "Ama artık dayanamıyorum, özellikle Jace'e yaptığı şeyden sonra inan bana delirmek istedim. Alec'in en değer verdiği şeydir Jace."

"Ben de şaşkınım oğlum ama en kısa zamanda bir çözüm bulamazsak Alec zamanla daha da kötü olmaya başlayacak. O zaman da onu durdurmak için elimizden bir şey gelmeyecek."

...

Krallığın denize en yakın kısmına gidip bir süre öylece kayanın üstünde oturmuştum. Cidden bunu yapacak mıydım?

Yavaşça suya yaklaştım ve suya birkaç kez Selina'nın ismi ile seslendim  ama suda herhangi bir hareketlilik olmamıştı.

Bir kez daha ismini seslendim ama görünürde kimse yoktu.

"Belki de asıl isminle seslenmem  gerekiyordur." Deyip suya tekrar eğildim. "Sürtük.... Sürtük."

"Bana bu şekilde seslenmen beni üzdü."

Duyduğum sesle sesin geldiği yöne baktım ve Selina  ile göz göze geldim.

"Normal isminden daha çok yakışıyor sana bu isim." Deyip güldükten sonra oturur pozisyona geçmiştim.

"Edom kralı Magnus Bane neden beni görmek istiyor bakalım." Deyip kayanın köşesine kolları ile tutundu. "Bu sürtük onun ne işine yarayacak ki?"

"Olayı kişisel algılama ama az sürtüklük yapmadın değil. Neyse asıl konumuza gelelim, kara şövalye ve kılıcı hakkında neler biliyorsun dökül  bakalım."

"Neler biliyorum bakalım." Deyip gülümsedi. "Iyi şeyler duymadım hakkında. Umarım kılıcı filan bulmamışsındır."

"Bulsam ne olurdu ki?"

"Senin bulmadığın kesin çünkü kılıcın senin üstünde iyi etkisi olmazdı."

"Doğru... Ama kılıcı bulduk ve kılıca dokunan ilk kişi Alec oldu." Dememle  Selina'nın yüzü değişmişti.

"Şaka yapıyorsun değil mi?"

"Çok ciddiyim." Demesiyle  derin bir iç çekti.

"Ne durumda peki?"

"Iyi değil. Sen bildiklerini anlatsana başta."

"Kılıç şu dünya üstünde lanetli olan  birkaç nesneden birisidir. Kara Şövalye bu kılıcı gerçekten çok lanetli bir nesne olarak üretti ve kılıç onun ölümünden sonra kendisine yeni bir sahip bulmalıydı. Kılıcın laneti o kadar büyük ki ona dokunan kişiyi de kara Şövalyenin karakteri ile bütünleştireceği konusunda rivayetler vardı ve anladığım kadarıyla bu gerçekleşti. Ama Alec... çok saf bir ruha sahip. Onu değiştirmesi kolay olmayacaktır."

"Evet, yavaş yavaş değişiyor zaten."

"Mesela sen dokunmuş olsaydın anında karakterin o adamın karakteri ile bütünleşirdi çünkü sen de az şerefsiz değilsin doğruya doğru."

"Sağ ol ya, çok teşekkürler."

"Ben sürtüksem  sen de şerefsizsin kabul et."

"Neyse konumuza dönelim, Alec'i  nasıl eski haline getireceğim sen ondan bahset."

"Bunu bilmiyorum. Kılıca dokunmadan bu konuda bir şeyler söyleyemem. Kılıcı bana getirmelisin."

"Sorun şu ki... kılıca Alec'ten  başkası dokunamıyor, yani ben sana onu getiremem."

"Hadi ya... Ben dokunabilirim.  Bir saniye bile bana yeter."

"Kılıcı buraya getiremiyorsak seni kılıca götürsek olur mu?"

"Olabilir ama ben karaya çıkma şansımı ilk ve son kez kullandım. Bir daha aynısını yapamam ama sen yapabilirsin."

"Ben mi? Ben ne yapabilirim ki?"

"Sen bana elini ver, gerisini ben hallederim."

Tereddüt etsem de elimi ona uzattım ve elimi tutup kendine çekti.

"Dönüşünce  çıplak mı olacaksın?"

"Kusura bakma ama kıyafetler ile dönüşüm yapma yeteneğim yok."

"Atımda örtü var, şanslısın."

"Centilmeniz  bakıyorum." Deyip elimi suyun içine kadar çekti. Sonrasında gözleri siyah bir şekilde parlamıştı.

Saniyeler sonra kuyruğu kaybolmaya başladığında başka yöne baktım.

"Çok namuslusun." Dedikten sonra sudan çıktı ve atıma yöneldi.

"Tamam bakabilirsin artık." Dediğinde ona dönmüştüm. Örtüyü tam anlamıyla üstüne sarmıştı.

"Yolda giderken bir yerden sana kıyafet alırız."

"Bu iyiliğin ve centilmen tavrın gözlerimi yaşartıyor. Bu olay bitince çöküp ağlayacağım mutluluktan."

"Ağlama işini sonraya bırak kesinlikle. Şu an yapmamız gereken başka bir şey var çünkü."

...

Denize düşen Selina'ya sarılırmış ahsjaksk

This Is My Kingdom 2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin