En dibe battığını düşünen genç bir kız, nefes almak istiyordu ama boğazında hep bir el vardı. Görünmez bir el, geçmişin kanlı gölgesi. İçinde ki küçük kızı korkutan ve yaralayan eller. Genç kız bir mucize istedi,ilk defa kendine inanmak ve güvenmek...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kalbim gerçekleri haykırırken, içimde ki sesleri susturmak istedim. Kendi mi bulmuşken, tekrar kaybetmek istemiyordum. Çok yara almıştım, ama değmişti. Kendimi bulmuştum.
Korhanın bana gösterdiği ilgi canımı yakıyordu.
Bu zamana kadar kimsenin ilk düşündüğü kişi olmamıştım. Belki bu hayatta beni en çok seven kişi annemdi. Ama onun bile öncesi küçük kardeşimdi.
Bencillik miydi çok sevilmek? Bu soruyu sorguluyor, derin düşüncelerle Korhanı izliyordum. Elinde ki tabakları masaya dizdi. Ayaklarımı yere sarkıtıp ayağa kalktım. Korhan üzerime battaniye örtmüştü. Onları katlayıp koltuğun kenarına koydum.
" Sen neden kalktın?" Omuz silkip onu takip ettim. Mutfağa girdiğinde yemekleri ocağın üzerinden alıyordu.
" Sıcaklık iyi geldi. Ağrım yok şimdi." Başını anladım dercesine salladı ve içeri geçti. Tezgahın üzerine baktım, içeri götürecek bir şey var mı diye. Salata tabağını alıp bardakları kenarda duran küçük tepsiye koyarak içeri geçtim.
Küçük bir yerdi. İlk girişte bir koltuk, önünde masa. Hemen karşısında şömine vardı. Yerde iki üç minder vardı, masanın etrafına koyulmuştu. Hemen arkamızda kapının sağ tarafında kalan büyük bir kitaplık vardı. Burada ölene kadar yaşayabilirdim. O kadar güzeldi ki, aradığım huzuru bulmuş gibiydim.
Sonunda masa tamamen hazır olduğunda mindere oturdum. Korhan da tam karşıma oturdu. Mantar soteli makarna, salata, ve et kızartılmıştı. Yemeklerin hepsi harika görünüyordu.
" Sarma da var. Konaktan getirmişler. Küveç içinde dolma biber, sarma falan vardı. İstersen getirebilirim?" Dediğinde yok derecesinde başımı salladım.
" Gerek yok. Burada o kadar şey var."
" Hepsini kendi ellerimle yaptım. Tadına bak, bayılacaksın." Deyip çatalını makarnaya batırdı. İlk önce makarna değil de salatanın tadına baktım. Zeytinyağını normalde sevmezsem de tadı o kadar da kötü gelmemişti.
" Bana hayallerinden bahset. " Dedi bir anda. Ağzımdaki makarnayı yutup peçeteyle ağzımı sildim.
" Daha öncede konuşmuştuk bunu."
" Sadece tek bir hayalin mi var? Başka yok mu?" diye sordu ilgili bir sesle.
" Aslında var. Bir karavan sahibi olup, şehir şehir gezmek istiyorum. Yanımda bir tane de köpeğim olsun. Ama şu durumda bunlar sadece hayal olarak kalıyor. Başımı sokacak bir yer bulursam öpüp başıma koyacağım. " Beni dikkatle dinledi. Ama konuşmadı. İkimizde sessizce yemeğimizi yedik.
" Burada televizyon yok. Ama bilgisayar yanımızda istersen film izleriz. " Ayağa kalkıp başımı salladım. Tabakları toplayıp mutfağa götürdüm. Korhan da peşimden gelmişti.