Bölüm şarkısı: Can Ozan - Sar bu şehri.
Korhanın sorusuyla birlikte öylece donup kalmıştım. Cevap verememiştim. Ne dememi bekliyordu ki? Evet düşündüm, istiyorum dememi falan mı bekliyordu? Dünya bu kadar lanetli bir yerken çocuk doğurmak pekte isteyeceğim bir şey değildi açıkçası.
Konuyu kapatıp odaya çekilmiştim. Ardımdan o da gelerek kendisinin de böyle bir şey düşünmediğini dile getirmişti. İkimizde mantıklı düşünüyorduk. Her ne kadar kısa bir an o anı düşünsem de bizim için imkansızdı. Daha yeni yeni birbirimizi tanıyorduk. Yaşım bir çocuğa bakmak için oldukça küçüktü. Küçücük bir an gaza gelip hamile kalamazdım.
Ayağımda ki topuklu ayakkabının bileklik kısmını bağlayıp ayağa kalktım. İnce siyah bilekten bağlanmalı bir topuklu giymiştim. Önü açıktı. Ve uzun bir ince topuğu vardı. Umarım bu gece bir yere takılıp da düşmezdim.
Odanın içinde kenarda duran beyaz boydan aynanın önüne geçip kendime baktım. Siyah düz sade kısa bir elbiseyi tercih etmiştim. Kol kısımları dirseklerime kadar geliyordu ve alt kısmı dar bir kesim değildi.
Son zamanlarda verdiğim kilolar elbisenin üstümde ekstra bol olmasına neden olmuştu. Kötü bir görüntü sergilemiyordu aksine hoş görünüyordu.
Odanın kapısı tıklatıldığında arkamı dönmeden aynadan bakarak gir dedim. Alya kapıyı sonuna kadar açıp içeri girdi. Elinde siyah küçük bir kutu vardı.
" Hare ben özür dilemek istiyorum senden. Bugün haddimi fazlasıyla aştım. Çok gereksiz şakalar yaptım. Özür dilerim. Lütfen bana mesafeli davranma. Sen abim için çok değerlisin. Benim için de öyle. Seni tanıdığım şu kısa zaman içinde çok sevdim. Ve bu arkadaşlık devam etsin istiyorum. Ve söz veriyorum bir daha haddim olmayan hiçbir olaya burnumu sokmayacağım. " Pişmandı ve bu gözlerinden okunuyordu. Ben de hatalıydım. Ama onun ilk adım atması daha iyidi. Çünkü genelde ilk adımlar konusunda pek iyi değildim.
" İkimiz de saçmaladık. Bir daha tekrarlamayız olur biter. " Gülümsedi ve başını sallayarak elinde ki siyah takı kutusunu bana uzattı. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım sorarcasına.
" Sana küçük bir hediye vermek istiyorum. Kabul edersen beni çok mutlu edersin. " Diyip elindeki uzattı. Kısa bir şaşırıp kaldım. Sonrasında elinden kutuyu alıp açtım.
Şık bir kolyeydi.
Ucunda küçük bir melek fikürü vardı. Çok beğenmiştim. Dudağımı ısırıp gülümsedim.
" Takmama yardım eder misin? " O başını sallayıp elimdeki kolyeyi alırken Korhanın sesini duydum. Kapının önünde durmuş ikimizi izliyordu.
" Bu şeref bana ait olmalı değil mi kardeşim." Diyip Alya'ya göz kırptı. Alya gülümseyip onun yanına ilerledi ve kolyeyi ona verdi.
" Tabii ki de. Ben çıkayım." O odadan çıkıp kapıyı da arkasından kapattıktan sonra Korhan yavaş yavaş bana ilerledi.
Akşam ki konuştuğumuz konu aklıma geldikce midem kasılıyordu. Tam önümde dikeldi. Aramızda sadece iki adım vardı. " Alya ile barışmana sevindim. Küs kalmanızı istemezdim." Dedi düz bir sesle. Hafiften başımı sallayıp onu onayladım.
" Akşam ikimiz de aptallık ettik. Ama şuan bir sorun yok, hallettik."
" Sevindim güzelim." Eliyle saçlarımı toplayıp beni döndürdü ve sırtımı gögsüne yasladı. Aynada ki görüntümüze baktım. Çok hoş duruyordu. Korhana yardımcı olup saçlarımı tuttum. Parmaklarını tenimde gezdirip kolyeyi boynuma taktı. Ardından kollarını belime sarıp ellerini karnımın üstünde durdurdu. Çenesini omuzuma yaslayıp aynadan gözlerime baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HARE
Teen FictionEn dibe battığını düşünen genç bir kız, nefes almak istiyordu ama boğazında hep bir el vardı. Görünmez bir el, geçmişin kanlı gölgesi. İçinde ki küçük kızı korkutan ve yaralayan eller. Genç kız bir mucize istedi,ilk defa kendine inanmak ve güvenmek...