29. Bölüm

17.2K 785 2.6K
                                    

Biz geldik... Bu bölümü baya heyecanla yazdım. Umarım siz de severek okursunuz. Yine uzun bir bölüm oldu ve bence sizi çok bekletmediğimi düşünüyorum.

Bölümü kesinlikle bu şarkı ile okuyun. Özellikle sonlarını. Bu şarkı benim için çok özel. Güzel bir anısını var. Şimdi Hare ve Korhan için özel oldu. Çok özel hemde

Oy vermeyi de unutmayın lütfen..

İyi okumalar!

Korhanın mesajını gördükten sonra, sinirli bir şekilde Tuna'ya söylenmeye başlamıştım. Bu ne yüzsüzlüktü böyle? İki hafta boyunca aklı neredeydi? Ne sanıyordu ki? O yine kırıp dökecek ve bir lafıyla tıpış tıpış onun yanına gideceğimi mi düşünüyordu. Büyük yanılıyordu. Çünkü öyle olmayacaktı. Kalbimi kırıp canımı yakmıştı. Onu hemen affetmeyi düşünmüyordum. İlk önce emin olmam gerekiyordu. Aynı hatayı tekrardan yapmamasına inanmam gerekiyordu.

Mesajına karşılık bile vermeden silmiştim. Ben sinirli sinirli söylenirken, Tuna sadece beni sakinleştirmeye çalışmıştı. Sonrasında bana şimdi ne yapacağımı sormuştu.

" Yemek yemeye gideceğiz işte. Bir şey değişmedi. Onunla buluşmayacağım. Hadi gidelim." Sesimi ve enerjimi normal tutup onunla birlikte arabaya binmiştik.

Normalde asla gelemeyeceğim bir yere getirmişti Tuna beni. Arabadan inmeden şaşkınca ona baktım. " Bu ne be. Kazandığımın yarısını öderim ben buraya. Ne bu?" O ise bana gayet rahat bir tavırla cevap vermişti.

" Ya kızım sen artık fakir değilsin ki. Zenginsin anacım sen, zengin. Sen ne düşünüyordun pardon? Tavuk pilav mı yeseydik seninle? Kızım bugüne bugün sen bir markanın yüzüsün. Yakında birçok kişi tanıyacak seni. O yüzden yaşantın büyük bir hızla gidecek. Buradan çıktıktan sonra da sana alışverişe çıkacağız. Artık pazardan giyinmek yok. Marka takılacağız. "

Evet hayatım artık yavaş yavaş değişiyordu. Başımı çevirip dışarı baktım. İçeri giren insanlara. Onlar gibi mi olacaktım yani. Hepsi o dergilerden fırlamış gibiydiler.

Araçtan inip kapıyı yavaşça kapattım. Tuna da inip dolanarak yanıma gelmişti. Koluma girdiğinde bu durumu hiç garipsemedim. Çünkü iki hafta onunla birlikte kalmıştım ve ona alışmıştım. Bana gerçekten arkadaşıymışım gibi davranıyordu. Ki artık ben de onu arkadaşım gibi görmeye başlamıştım.

Restorandan içeri girip, garsonun bizi yönlendiriği masaya oturduk. Dışı kadar içi de hoş ve lükstü. Tuna tam karşıma otururken eline aldığı iki menüden birini bana uzattı. Aldım ve kapağını açarak kısaca bir göz gezdirdim. Bu fiyatlar da neydi? Bakarken bile içim cız etmişti ama tabii ki de lafını yapacak değildim. Sonuçta şu an iş sahibi isem bu onun sayesindeydi. Aslında ona yemek ısmarlayıp kendime bir soğuk su sipariş edebilirdim.

Bu fiyatların üstüne bir soğuk su iyi giderdi.

" Mantarlı fileminyon ve kırmızı şarap istiyorum." Diyip menüyü garsona uzattı. Ardından ikisi de bana döndüğünde kibarca gülümsemeye çalıştım.

" Soğuk su alabilir miyim ben? Soğuk olsun ama." dediğimde Tuna gülmemek için dudağını ısırıp başını çevirdi. Garson başını sallayıp yanımızdan uzaklaştığında, Tuna kahkaha attı. Kollarımı birbirine kavuşturup ters ters ona baktım.

Komik olan neydi? Ben de gülmek istiyordum.

" Hesabı ödedikten sonra suyu içseydin ya, erken oldu şimdi." Dedi gülerek. Demiyim Demiyim diyorum ama tutamadım kendimi. Ona doğru eğilip saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

HARE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin