43. Bölüm

4.5K 289 1K
                                    

Bölüm şarkısı - Duman : Dibine Kadar

Kardeş acısı dünyanın en büyük acısıydı. Bunu Efe de yaşamıştım. Dünyam başıma yıkılmıştı. Şimdi ise aynı hissi Ceylin için hissediyordum. O iyi miydi? Hayatıma yeni girmişti, tamam belki beni sevmemişti ama o benim kardeşimdi. Tekrar aynı acıyı yaşamak istemiyordum. Efeden sonra günlerce kendime gelememiştim. Onun odasına aylarca girmemiş, mezarına gitmemiştim. Şimdi aynı acıları yaşayacağımı düşünmek içimde büyük yaralar açıyordu.

Ne yapacağımı bilemez halde etrafıma bakırken, fabrikanın giriş kapısına doğru koşturdum. Hiçbir şey düşünmeden koştum. İlk defa tanıştığım bu duygu o kadar ağır basmıştı ki, kendimle ilgili bütün korkularımı bastırmıştı. Ablalık, kardeşlik şu an beni harekete geçiriyordu. O iyi miydi? Ne olur iyi olsundu, Allahım ne olur.

Siyah eski kapıyı yana doğru ittirerek açtım. Sürgülü ve ağır bir kapıydı. Açarken o kadar zorlamıştım ki kendimi, kasıklarıma, belime keskin bir ağrının saplandığını hissediyordum. Ve bu ağrı hafife alacağım bir ağrı değildi. Nefesimi kesiyor, hareketlerimi kısıtlıyordu.

Etrafıma bakındım, içerisi tozlu ve hafif karanlıktı. Bir o kadar da büyükken nereye gideceğimi bilemeden öyle döndüm durdum etrafımda. Her geçen saniye ömrümden ömür alırken, çaresizce bakınıyordum. Ağlama sesi duyulduğunda başımı sağ tarafa doğru çevirdim. Büyük makinelerden başka bir şey göremezken o tarafa doğru koştum.

İyice yaklaştığımda görüş açıma ilk yerde uzanan bir erkek bedeni oldu. Adam öylece yatarken, elleri iki yanına düşmüştü. Karın bölgesinden akan kanla, küçük bir kan gölüne dönmüştü o kısım. Midem kanın kokusundan dolayı alt üst olurken, elimi dudaklarımın üstüne götürüp sıkıca kapattım. Tanrım iğrenç kokuyordu! Adımlarımı daha yavaş daha dikkatli atarken, göreceğim manzaradan ölücesine korkuyordum.

Adımlarımı attım, attım ve onu gördüm. Ceylin. Elinde bir silah tutuyordu, iki eliyle sıkıca kavramıştı ve gözleri tam karşısında yerde yatan adamdaydı. Gözleri kıpkırmızı olmuş, ağlamaktan şişmişti. Üstünde ki elbisenin alt kısmı hem tozlanmış hemde yırtılmıştı. O berbat görünüyordu, dağılmıştı. Başını kaldırdığında göz göze geldik. Yüzü acıyla kasılırken, dudakları titredi.

" A-abla," bir şey demesine izin vermeden onu kendime çekerek kollarımın arasına aldım.

" Geçti Ceylin, geçti güzelim. Çıkacağız şimdi buradan." dedim ince bir ses tonuyla. Onu da kendimi de sağ salim buradan çıkaracaktım.

Kimdi bu adam? Ceylinle ne alakası vardı? Ceylin beni buraya neden çağırmıştı ve Azeranın tüm bu olanlarla ilgisi var mıydı? Varsa o neredeydi? Cevaplanması gereken o kadar soru vardı ki. Ceylini kolumun altına alıp kapıya doğru yürümeye başladık. Ceylin hâlâ olayın etkisiyindeydi ve sürekli fısıldıyordu.

" Ben yapmak istemedim, yemin ederim istemedim. O zorladı beni, ben seni korumak istedim. Sadece seni korumak istedim Hare." deyip yüzüme baktı. Doğru söylüyorum inan bana lütfen, diyordu gözleri. Ben artık neye inanacağıma şaşırmıştım. Sessiz kalıp sadece yürüdüm.

Tuna sesi duymamış mıydı? O neredeydi? Burada ölsek haberi olmayacaktı.

Depodan çıktığımızda Tuna karşı yoldan koşarak buraya doğru geliyordu. Ceylin'in halini gördüğünde hem şaşırıp hemde haline acımıştı. Neler olduğunu sorgulayarak hem bana hem de ona bakıyordu.

" Polisi ve ambulansı aramamız lazım Tuna." dediğimde kolumun altında ki Ceylin çığlık atarak geriye adım attı.

" Polis olmaz, polis olmaz. Yapma Hare yalvarırım yapma. Ben senin için vurdum o adamı! Sana zarar vermek için beni kullandı. Sırf senin için vurdum ben o adamı. Şimdi beni ihbar mı edeceksin?" hem hayal kırıklığına uğramıştı, hemde hırçınlaşmıştı. Onu sakinleştirmek için ona doğru bir adım attım. Benimle birlikte o da adım attı ve kafasını iki yana sallamaya başladı.

HARE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin