Kendimden nefret ediyordum. Ayaklarım Doruk'un peşinden onun odasına doğru ilerlerken buraya geldiğim onca süre içerisinde ne diyeceğimi hiç düşünmediğimi fark ettim. Berk'ten bahsetmek şerefsizce olurdu. Bu yüzden duygularımın beklediğim yönde gelişmediğini söyleyip biraz da doğaçlama katacaktım sanırım. Sonuçta onu evlilik vaadiyle kandırmıyordum canım, vicdan yapacak bir şey yoktu. Değil mi?
Yatağına oturmam için eliyle işaret yaptığında yastığını kucağıma alarak sırtımı duvara yaslayacak şekilde yerleştim. Karşımda olmak istediğinden olsa gerek çalışma masasının sandalyesine oturup tüm dikkatini üzerime yönlendirdi. Beklentiyle bakıyordu fakat kelimeler dilimin ucuna dek gelmiş olsalar bile bir türlü dudaklarımdan sıyrılamıyorlardı. Sonunda konuşamayacağımı fark ederek
' Tamam yakışıklı bir çocuksun ama sabaha dek bakışacak mıyız Aras?' dedi. Bu rahat tavrı istemsizce gevşememe neden oldu. Parmaklarım yastığın kılıfıyla oynarken gözlerimi de soğuktan donmuş ellerimden ayıramıyordum. Sonunda konuşmayı becerebildiğimde söylediğim ilk şey
' Üzgünüm,' oldu.
O noktadan sonra salak olmadığı için zaten konuşmanın nereye gideceğini tahmin ettiğinden buruk bir gülümseme ile yüzüme baktı.
' Sorun ne peki? Güzel gittiğini sanıyordum.'
Yastığı bir kenara bırakıp duruşumu dikleştirdim.
' Seninle alakalı değil, gerçekten. Sen bir insanın ilişki yaşamak isteyeceği birisin. Düşüncelisin, değer verdiğini hissettirmekten korkmuyorsun ve cesursun. '
' Ama..'
' Ama yanlış bir zamanda tanıştığımızı düşünüyorum. '
Gülerek başını iki yana salladı.
' Bunun yalnızca bir bahane olduğunu ikimiz de biliyoruz. Gerçek sebebini söylemek istemeyebilirsin ama az çok tahmin ediyorum. Bazen karşımızdaki insan dünyanın en iyisi olsa bile olmayınca olmuyor işte. Üzülmedim dersem yalan olur, çünkü anlaştığımızı ve benden etkilendiğini düşünmüştüm. Ama sana kızgın ya da kırgın olacağımı düşünme. Şerefsizlik yapılmasına o kadar alıştım ki nazikçe gelip konuştuğun için minnettarım.'
Hafifçe yutkundum yalnızca. Gerçekleri bilse böyle kibar kibar konuşmaya devam edebilir miydi acaba. Kalçamdaki ağrı dünün gerçekliğini bir kez daha önüme sunarken yüzümü ekşitmemeye çalıştım.
' Seni incitmek bu dünyada isteyeceğim en son şey sanırım. O yüzden kendimi bok gibi hissediyorum.'
Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve elimi sanki kaçıp gidecekmişim gibi sıkıca tuttu. Daha bir kaç gün önce aynı yatağa uzanıp huzuru bulduğumu düşündüğümü hatırlıyordum. Bu düşüncem dün gece Berk'in kokusuyla beraber havaya karışarak buharlaşmış gibiydi. Şimdi ona baktığımda hissettiğim tek şey hüzündü. Onun da dediği gibi bazen olmayınca olmuyordu.
Son konuşmalarımızı yapıp kısa bir veda öpücüğü verdikten sonra kendimi daha rahat hissettiğimden emin olarak evden ayrıldım. Mekana giderken derin düşüncelerle boğuşuyordum. 18 yaşımdan beri ailem olmadan hayatta kalmayı başarmıştım. Ama hiçbir zaman kişiliğimden ödün vermemiştim. Bu yaptığım bana ait bir davranış mıydı yoksa hayatımdaki değişiklikler kişiliğimi de değiştiriyor muydu emin olamıyordum. Aşırı mutlu hissetmem gerekirken içimde bir burukluk vardı. Mekanın kapısından girerken bu ruh halimi kapının dışında bırakarak yüzümü toparladım.
' Oo, hoş geldin kardeşim.'
Üzerimi değiştirmek için arkaya geçiyorken Ali'nin sesini duydum. Tİşörtünün yakalarını düzeltiyor olması az önce soyunma odasından çıktığının bir göstergesiydi. Mesaiye bir saat önce başlaması gerekiyordu ama pek de salladığını sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ocean Eyes // bxb
RomanceOkyanus gibi koyu ve sonsuz görünen gözlerine bakarak bugüne dek çektiği tüm acıları almak ve bir daha bulamayacağı bir yere hapsetmek istiyordum. Sanki bunu anlamışcasına minnetle yüzüme baktı. Geçmişin yalnızca kafamızda olduğunu, geleceğin ise av...