(3 ay sonra.)
Senelerdir beklediğim, uğruna çeşitli fedakarlıklarda bulunduğum o gün sonunda gelmişti. Sonunda şu siktiğimin üniversitesinden mezun oluyordum. O kepi Mars'a kadar fırlatacak ve bir daha bu okula adımımı bile atmayacaktım. Lacivert cüppemi giyerken düşünebildiğim tek şey buydu. Yıllar sonra üniversite hayatımı düşündüğümde aklıma gelecek şeyler uykusuz bir şekilde yetişmeye çalıştığım dersler, devamsızlıktan bırakmasınlar diye hocalara ailemle görüşmediğimden dolayı çalışmak zorunda olduğumu anlatıp yalvarmak dışında başka bir şey olmayacaktı. Birkaç arkadaşım dışında kimsenin sikik suratını görmek bile istemiyordum.
Stajyer olarak devam ettiğim şirkette mezun olduktan sonra işe başlayacaktım ve kazancım pek de fena sayılmayacaktı. Artık iki tane şey almak isterken birisini reyona bırakmak zorunda kalmayacaktım en azından.
Diploma töreni için beklerken gözlerim kalabalığı taradı istemsizce. Nerede oturduklarını biliyor olmama rağmen bakışlarım oraya ulaşana dek diğer taraflarda oyalandı. Sonunda bana el sallayan Arya'yı fark edip hafifçe gülümsedim. Hemen yanında gözündeki yaşları zor tuttuğu belli olan annem oturuyordu. Aylar ona iyi gelmişti. Kocasının kaybını tam olarak olmasa da atlatmış, ondan miras kalan evinde Arya ile beraber oturuyorlardı. Arya kaydını İstanbul'da bir okula aldırmıştı ve günden güne eski haline daha çok benziyordu. Bu durum beni mutlu ediyordu. Yeni Arya'yı pek sevemediğim aşikardı çünkü.
Hemen arka tarafta oturup salak salak gülen Ali ve Derya, onların biraz ilerisinde duran Cüneyt ve Seda'ya baktım. Hepsi oldukça heyecanlı görünüyordu. Ben ise saatlerdir heyecanın h'sini barındırmıyorken şimdi onları burada bana bakarken görünce ellerimin titremesine engel olamamaya başlamıştım. Orada yalnızca bir kişi eksikti ve o kişinin eksikliğini orada oturan yüzlerce kişi bile doldurmaya yetmezdi. Bunu düşünmemeye çalışarak ismim okunduğunda sahneye ilerledim. Temsili diplomayı sevdiğim hocalardan birinden aldığım için memnun bir şekilde gülümseyerek adamın elini sıktım ve fotoğrafçıya dönerek hızlı bir şekilde poz verdim.
Kep töreninin sonuna dek beklemeden annemleri ve arkadaşlarımı peşime takıp güzel bir restauranta gitmek üzere yola çıkmaya karar verdim. Mezuniyet balosu geçen hafta olduğu için arkadaşlarımı bir süre bir arada göremeyecektim. Bu yüzden kendi aramızda hafta sonu bir kutlama daha yapmak için sözleşip vedalaştık.
Restauranta vardığımızda cep telefonumun çalması ile elimi hızla cebime attım. Beklediğim arama sonunda gelmişti.
' Siz geçin kardeşim,' dedim Ali'ye hitaben 'Ben geliyorum.'
'Tamamdır,'
Birkaç adım ilerleyip aramayı yanıtladığımda huzur verici ses kulaklarıma ulaştı.
' Bebeğim?'
' Buyrun benim.'
' Naptınız?'
' Şimdi yemek yemeye geldik.'
' Afiyet olsun.' Dedi. Sesi çok moralsiz geliyordu. Burada olmayı istediğini biliyordum.
' Sen nasılsın?'
' İyi değilim, seni özledim. Ve daha dönmeme bir hafta var.'
Babasının aracılığı ile çalışmaya başladığı şirket ile on günlük bir Almanya gezisine gitmek zorunda kalmıştı. Daha bir aydır orada çalışıyordu ama şimdiden oldukça aktifti.
' Ben de seni özledim,' dedim ' Gözlerim seni aradı hep.'
' Aras. Çok özür dilerim. Böyle bir günde yanında olamadığım için cidden çok kötü hissediyorum.'
' Saçmalama bebeğim.' Dedim gülerek ' Alt tarafı mezun oldum. Hem seneye de sen mezun olacaksın o zaman da ben gelmem ödeşiriz.'
Güldüğünü duydum. Onu üzgün hayal etmeyi sevmiyordum.
' Anlaştık. Benim şimdi kapatmam lazım. Bir iki saate mesaj atacağım tamam mı?'
' Tamam sıkma canını lütfen.'
' Tamam.. Deneyeceğim. Bu arada tekrar kutlarım sevgilim. Sonunda kurtuldun.'
' Şükürler olsun.'
' Kapatıyorum, seni seviyorum.'
' Ben daha çok.'
' O mümkün değil.'
Telefonu kapattıktan sonra suratımda aptal bir sırıtış ile içeri geçtim. Burada olmadığı için yarım hissediyordum evet, ama artık birbirimize bağlı yaşamamamız gerektiğini anlamıştık. Ona bu kadar alışmışken bu zordu ama hem daha sağlıklıydı hem de hayata devam edebilmemiz için zorunluydu. Geçen aylarda benim evimi kapatıp tamamen onunkine yerleştiğimizden beri zaten sürekli beraberdik. Bu yüzden bu on günlük ayrılığın tuhaf hissettirmesini normal karşılıyordum aslında. Ama onun o güzel mavi gözlerini ve kokusunu düşünmeyi bırakıp masada konuşulan muhabbetlere odaklanmayı tercih ettim.
Gözlerim bir ara Ali'nin anlattığı bir anıya gülen anneme takıldı. Böyle kahkahayla gülerken çocukluğumda bıraktığım kadına ne kadar benzediğini düşündüm. Her şey boka sarmadan önceki haline benziyordu. Babamın ölümü sonrasında beni kabullenme süreci çok daha iyiye gitmişti. Berk ile araları mükemmel değildi ama aynı ortamda olup muhabbet edebiliyorlardı. Bir haftadır Arya ile ikisi bizde kaldıkları için Berk'e alışmıştı bile diyebilirdim. Yine de o etraftayken birbirimize çok yaklaşmıyorduk ve onlar uyumadan önce odaya geçmiyorduk. Bu gelişme beni mutlu ediyordu. Hayatım sonunda yoluna girmeye başlamıştı ve kendimi normalde olduğundan çok daha fazla sevebiliyordum.
Akşam otobüsleri olduğu için Arya ve annem yemekten sonra direkt eve gitmemiz gerektiğini söylediler. Arkadaşlarıma tek tek sarılıp vedalaştıktan sonra hesabı ödeme ısrarlarımı Ali'nin küfür edermişim gibi savuşturması sonrasında oradan çıkabildik.
' Anne biraz daha kalsaydınız.' Dedim ' Ne aceleniz var sanki?'
' Olmaz oğlum,' dedi ' Teyzenler gelecek dedim ya sonraki gün. Gidip evi temizlemem lazım. Hem sen tatil için gelmez misin?'
Umutlu bir şekilde sorduğu soruyu yanıtlamadan önce hafifçe yutkundum. En son o eve ne zaman adım atmıştım bilmiyordum bile.
' Bakarım,' dedim gülmeye çalışarak. Üstelemeden sırtımı sıvazladı sadece.
Akşam 10'daki otobüsleri için onları otogara bırakıp otobüs garajdan ayrılana dek orada öylece dikildim. 4 sene önce aynı otogarda heyecanlı bir şekilde elinde valizlerle dolanan ve dolmuşların yerini öğrenmeye çalışan çocuğu görür gibi oldum. Hayatı şimdikinden o kadar farklıydı ki o zamanlar. Açılamayacak kadar korkaktı ve tüm hayatını gizli bir şekilde sürdüreceğini düşünüyordu. Belki annemler anlamasın diye bir kadınla evlenirim, diyordu kendi kendine hep. Şimdi böyle bir şey yapmadığı ve hayatını mahvetmediği için şükrediyordu. Belki hayat karşısına Berk'i çıkartmamış olsa çok farklı bir yolda olurdu. Ama o yolu düşünmek bile istemiyordu. O çocuğu bu otogarda, elinde sürüklediği valizleri zar zor taşıdığı sırada durdurup omuzlarından tutarak
' Bak, dönüştüğümüz adama bak! Seviyor, seviliyor ve hayatında ilk kez korkmadan yaşıyor. Her şeye değdi.. Bok gibi günlerin olacak, ağlayarak sokaklarda sabahlayacaksın çünkü ibne olduğun için kalacak bir yerin gidecek bir durağın olmayacak. Beş kuruş paran olmadığı için bir günü sadece simit yiyerek geçireceğin zamanlar olacak. Sınavlara uykusuz gireceksin ve başarısız olma şansın olmayacak çünkü arkanda duran bir ailen olmayacak. Ama bak, dört senenin sonunda bir işin, bir eşin ve sonunda bir ailen var. Benimle gurur duymanı istiyorum çünkü her şey senin içindi.' diyebilmek için her şeyi verirdim. Bunun yerine derin ve hüzün dolu bir nefes aldım ve arkamı dönerek kalabalığın arasına karıştım.
Se Lam.
Finali yazmaya bi türlü elim gitmiyor ağlarım diye korkuyorum. BIR TESELLİ VER....
ÖPENZİİ
-reina
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ocean Eyes // bxb
Любовные романыOkyanus gibi koyu ve sonsuz görünen gözlerine bakarak bugüne dek çektiği tüm acıları almak ve bir daha bulamayacağı bir yere hapsetmek istiyordum. Sanki bunu anlamışcasına minnetle yüzüme baktı. Geçmişin yalnızca kafamızda olduğunu, geleceğin ise av...