Şaka yaptığını zannetsem de, sabah 11'de Doruk'u uğurladıktan yarım saat sonra Berk kapımda belirmiş ve dün gece bahsettiği şeyi yapmak üzere beni odama adeta sürüklemişti. Öfkesinin çoktan sönüp gittiğinin farkındaydım ama sırtımı yatakla buluşturduğu saniyeden boşaldıktan sonra kendini üstüme atıp nefeslerinin sakinleşmesini beklediği ana dek öfkeliymiş gibi davranmasına izin verdim. Üzerimden inip kendisini yanımdaki boşluğa bıraktığında yatakta hareket ederek ona doğru döndüm. Mavi gözleri tavana dönüktü ama ona baktığımı fark ederek güldü.
' Sinirin geçti mi?'
Sorumla beraber çatılan kaşları bu kez benim gülmeme sebep olunca elini uzatıp koluma hafifçe vurdu. Geri çekmesine izin vermediğim elini parmaklarımın arasından geçirerek onu kendime doğru döndürdüm.
' Konuştunuz mu hiç?'
' Çok değil,' dedim ' Uyanır uyanmaz gitmek istedi zaten.'
' İyi, aferin ona.'
Elini benimkinin arasından çektiğinde boşta kalan elim çıplak sırtına ilerledi ve orada ağır ağır oyalandı. Birkaç dakika sonra artık içerisinde bulunduğumuz huzura yenik düşerek bana iyice sokuldu ve yüzünü boynuma yaklaştırdı. Sıcak nefesi beni gıdıklıyor olsa da oraya sığınmasına izin verdim.
Sıcak bir duş sonrası yapmayı en sevdiğim şey bornozla yatağıma uzanmaktı ama benden sonra duşa o girdiğinde açlıktan karnım guruldamaya başladığı için hızla üzerimi giyindim ve mutfağa geçtim. İkimiz de mantarlı omleti çok seviyorduk bu nedenle dolaptan çıkarttığım mantarlarla ona güzel bir omlet yapmaya karar verdim. Sıradan kahvaltılıkları çıkartıp masaya koyduktan sonra sıcak omleti de tavadan alarak sofranın ortasına koydum. Berk çay içmeyi pek fazla sevmiyordu. Onunla yaptığımız kahvaltılar sayesinde ben de kısa sürede kahvaltıda çay yerine kahve içmeye alışmıştım. Bardakların içindeki toz kahvenin üzerine sıcak suyu dökmek için mutfağa gelmesini beklerken bir yandan da açlığımı bastırmak için peynirden ve zeytinden ufak ufak ağzıma atıyordum. Sonunda mutfağın kapısında göründüğünde şükredercesine baktım yüzüne.
' Mis gibi kokuyor.'
Nemli saçlarını eliyle geriye ittirdikten sonra karşımdaki sandalyeye oturdu ağır ağır.
' Üstünü neden giymedin?' diye sordum sıcak suyu bardaklara boşaltırken. Hemen bardağa uzanıp bir yudum aldı ve huzurla gözlerini kapattı.
' Evin için sıcak çünkü.'
Altında eşofman olmasına rağmen üstüne hiçbir şey giymemişti. Şikayet ettiğim yoktu çünkü beyaz vücudunu ve her baktığımda farklı bir ayrıntı keşfettiğim dövmelerini izlemeyi seviyordum. Keyifle gülerek yemeye başladığımda o da aynısını yaptı. Kahvaltı sonrasında keyfim iyice yerine gelmişti ama gece kalabalık bir doğum günü partisi grubunun geleceğini hatırlayarak derin bir nefes aldım.
' Ne oldu?'
' Akşama bir rezervasyon var da, aklıma o geldi.'
' Ne için?'
' Doğum günü sanırım, 15 kişilik bir grup. Murat'ın söylediğine göre taşaklı iş adamlarından birinin oğluymuş. O yüzden güzel bahşiş gelecek muhtemelen ama bu tiplerle uğraşmak istemiyorum artık. '
' Sen barmensin zaten, servis yapmıyorsun ki boşver.'
' Öyle de bu insanlar genel olarak böyleler. Sen de zenginsin mesela ama insanlara sığır gibi davrandığını hiç görmedim.'
Söylediğim şeye gülerken bulaşıkları sudan geçirmeme yardım ediyordu.
'Öyle sığırlar oluyor işte boşver. Ben de geleyim mi seninle? '
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ocean Eyes // bxb
RomanceOkyanus gibi koyu ve sonsuz görünen gözlerine bakarak bugüne dek çektiği tüm acıları almak ve bir daha bulamayacağı bir yere hapsetmek istiyordum. Sanki bunu anlamışcasına minnetle yüzüme baktı. Geçmişin yalnızca kafamızda olduğunu, geleceğin ise av...